HAYIRDIR inşallah, "ulusalcı laikçi" kesimde bir Saadet Partisi aşkı hüküm sürüyor ki, değme gitsin!
Bir zil takıp oynamadıkları kaldı, SP’nin seçim skorunu düğün bayramla karşıladılar.
Duyan da sanacak ki, söz konusu parti sanki en Jakoben laikperestliğin şampiyonudur.
İktidara geldiği takdirde de önce hicáp örtünmeyi yasaklayacaktır, sonra da Darwin’in "Evrim Teorisi"ni ilkokuldan itibaren zorunlu ders olarak okutacaktır.
Evet evet, "ulusalcı laikçi" cihet şimdilerde öyle bir SP aşkı yaşıyor ki, Allah "saadetler"ine nazar değdirmesin!
***
LÁTİFE bir yana, hem gayet vahim bir sosyolojik tercihi yansıttığı, hem de sonsuz ciddi bir paradoksu ortaya koyduğu için yukarıdaki gelişmeyi doğru tahlil etmek gerekiyor.
Çünkü söz konusu "aşk" (!) seçimlerden çok daha önce başlamıştı.
O "ulusalcı laikçi" kesimin gazeteleri, dergileri, televizyonları, yazarları, çizerleri, "milli saf" ta (!) addettikleri SP’ye çiçek göndermekte birbirleriyle yarışa girmişlerdi.
Ve şüphesiz, maddenin tabiatına tamamen aykırı olması gereken böylesine inanılmaz bir gelişme, "düşmanımın düşmanı dostumdur" oportünizminden kaynaklandı.
Açıkçası, onların Saadet Partisi’ne ilánı aşk etmelerindeki neden, Numan Kurtulmuş’un lideri olduğu kurumu AKP oylarını "çalacak" alternatif olarak görmelerine odaklandı.
Tabii ki belkemiksizliğin daniskasıdır ama olabilir, fakat iş bununla sınırlı kalmıyor.
***
KALMIYOR, çünkü kör olmayanlar için SP’yle AKP arasındaki fark göz çıkartıyor.
Ve, genelleşmelerden nefret etmeme rağmen illá toplumsal kod ve sembolleri referans almak gerekiyorsa da, iki kurum arasındaki ayrışmayı tek bir cümleyle özetlemek gerekiyor:
AKP türbanın partisi ise SP de çarşafın partisidir ve nokta!
***
EVET öyledir ve tüm sancılara rağmen de AKP’nin o türbanı modernite içermektedir.
Şöyle ki, kısmen de olsa artık açılmış bir çehreyi sarmalayan eşarp renklerinde estetik uyum aranması gibi, bu parti de tedricenaçılmak arayışı içindedir. İrade yansıtmaktadır.
Buna karşılık Saadet Partisi, son zamanlarda hızla yoğunlaşan ve karikatürist Cemal Nadir’in fi tarihinde "bizim penguenler" diye ti’ye aldığı kara çarşafla özdeşleşmektedir.
***
NE haddime, bunu asla bir "aşağılama" veya hakir görme olarak dile getirmiyorum.
Nesnel bir saptamanın dış tezahürü olarak simgeleştiriyorum.
Çünkü söz konusu kurum, tıpkı o çarşaftaki tecrit içgüsü gibi, "siyasi İslam" denilen geniş yelpaze içinde mevcut değişik mecralar arasında, en k-a-p-a-l-ı olanını temsil ediyor.
Nitekim de bu kapanıklılık, zaten "milli görüş" geleneğinden inen ve uç muhafazakar kutuptaki taşra kökenlilere dayanan SP’nin ideolojik söylemine bir bütün olarak yansıyor.
O SP ki, değme komünistlere taş çıkartan bir "anti-emperyalist" retoriğe ve ultra-milliyetçilere rahmet okutan bir şovenist belágate başvuruyor. Devleti fetiş kılıyor.
Yani, "bátıl Batı" addettiği AB’yi reddetmekten, bir lokma bir hırka kanaatkarlığını vaaz etmeye, yukarıdaki "siyasal İslam"ın en arkaik ve en "yerli" (!) kesimiyle özdeşleşiyor.
Dolayısıyla da, kendisiyle böylesine benzeştiği içindir ki, yukarıdaki çarşaf kodunu ve din söylemi burada hiç umursamayan "ulusalcı laikçi" cihet, "saadetli aşk"a vuruluyor.
***
HAZİN! Laiklik konusunda mangalda kül bırakmayanların, şeklen değil ama ruhen en tecrit ve en kara kapanıklığı paylaştıkları bir çarşafın eteğine tutunmaları sonsuz hazin!
Eh ne diyelim, bari Allah "saadetinize nazar değdirmesin" diye tekrarlayalım.