DÜN gece geç vakitte refakatçimin kızı Amsterdam’dan geldi ki, bir geldi, pir geldi.
Daha gümrükten dışarı çıktığı an, henüz annesine bile selam sabah vermeden, heybesini yere attığı gibi "Obama, Obama" diye tepinmeye başladı.
Zaten de, montunun altındaki tişörtte Amerikalı başkanın çehresi seçiliyordu. Haydaa!
Tabii, acaba Felemenk diyarı baş edemedi de tımarhanelik delisini başından mı savdı diye, el álem büyük hayretle bize bakıyor. Ama çılgın aşiftemizin hiç umursadığı yok.
Kulağında i-pod aparatı, karşılayıcı kalabalığının arasında ritmik bir dansla sallanıyor.
***
MEĞERSEM, Beyaz Saray kiracısının TBMM konuşmasını tam uçağa binmeden önce öğrenmiş. Satır altlarını çizdiği "medeniyetler barışması" mesajı da pek hoşuna gitmiş.
Dolayısıyla, havai kızımız da karar vermiş ki, bunu alana adım atar atmaz, Lil Wayne adlı bir zenci rapçının lidere methiye düzdüğü müziği şakıyarak, "live" biçimde kutlayacaktır.
İşte şimdi biz de "görsel ve işitsel seyre" (!) şahit oluyormuşuz.
Nitekim derhal, "amma şanslı insanmışım, tam o buradayken İstanbul’a indim" dedikten sonra, "hadi, şimdi beni hemen Obama’ya götür" diye tutturdu.
Emriniz olur küçük hanım, zaten de kendisi süvitinden "by night" Boğaz manzarası temaşa ederek ve kahve üstüne kahve içerek, sabırsızlıkla sizin teşrif buyurmanızı bekliyor!
***
HER neyse, tabii o saatte metro ne arar, eve metazori, gece tarifeli taksiyle dönüyoruz.
Tenhalığa rağmen Tophane’den, háttá kısmen Karaköy’den itibaren yol kapatılmıştı.
Güzergah boyunca hiç konuşmamış olan ve gerek sünnet sakalından, gerekse de vasıtanın içindeki gülyağı kokusundan mütedeyyin bir insan olduğu anlaşılan sevecen şöför aniden, "Bu defa değer. Hiç şikayetçi değilim. Yarınki tıkanıklığa da razıyım" deyiverdi.
"Hayrola" diye üstelediğimde ise önce, demin mesaiyi bırakıp Obama’nın o TBMM nutkunu naklen dinlediğini ve çok beğendiğini, kendi tabiriyle "içine su serpildiği" söyledi.
Ardından da, "abi ben Müslüman insanım ve Amerika’yı severim dersem günaha girerim. Fakat Barack Hüseyin’e helál olsun, konuşmasıyla gönlümü aldı" diye ekledi.
***
ŞİMDİ her şeyden önce şunu görelim ve gerçeği saptayalım:
Birbirinden çok farklı insanları, yani zenci, yoksul ve isyankar gettolarının Amerikalı şarkıcısını kendisine rap methiye düzdürtecek; sosyal statüsü vasatın üstünde ve liberal aile geleneğinden Avrupalı lise öğrencisini o rapı Atatürk Havaalanı’nda dans ettirtecek; hayat tarzı mütedeyyin ve ABD’ye bakışı limoni İstanbullu taksi şöförünü ona "içime su serpti" dedirtecek ölçüde birleştiren bir Obama, alışılmış Washington liderlerine asla benzemiyor.
Belki belki Kennedy ve Clinton’a benzetilebilir ama, onlarda da bu şeytan tüyü yoktu
Bu takdirde demek ki, Barack HüseyinObama öylesine hayati hasletlerle donanmış ki; daha doğrusu, donanmış olduğu varsayılıyor ve arzulanıyor ki, sonsuz farklı ufuklardan ve sonsuz farklı dünyalardan insanları kendi şahsının ortak paydası etrafında buluşturabiliyor.
Dolayısıyla da, isyankar hip hop şarkıcı, havai Avrupalı öğrenci, mütedeyyin taksi şöförü, olağanüstü geniş bir yelpazedeki özneleri temsil ettikleri için önem arzediyorlar.
***
PEKİ, Washington lideri iktidara geldiği günden beri uyguladığı pratikle yukarıdaki beklentileri kısmen de olsa karşılıyabildi mi? Veya karşılayabileceğinin işaretlerini verdi mi?
Bu soru hayatiyet arzediyor, zira çıta böylesine yukarı konulduğunda, daha en baştan sergilenen performans veya kırılan pot, vasat çıtalarınkiyle kıyaslanmaz ölçüde önem taşır.
Ben yanıtı yarınki yazımda, ABD Başkanının ta-ri-hi TBMM konuşması çerçevesinde arayana dek siz de, Lil Wayne’nin "Obama, Obama" rapıyla dans edebilirsiniz.