Pinochet unutkanlığı

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Yunani kökenden inen ve Türkçenin tıp ve psiloloji lugatlerine de girmiş olan ‘amnesia’ sözcüğü hemen bütün Batı dillerinde unutkanlık anlamına gelir. Aynı kökene uzanan ve bizim bilhassa ‘Amnesty İnternational’ kurumunun isminden tanıdığımız ‘amnestia’ kelimesinin tam karşılığı ise af demektir.

İkincisindeki ‘t’ fazlası etimolojik boyutu değiştirir.

* * *

AUGUSTO Pinochet'in Londra'da tutuklanması eski Şili diktatörünün ne ‘amnesia’yla unutulduğunu, ne de ‘amnestia’yla affedildiğini ortaya koyuyor.

Pinochet benim en çok nefret ettiğim ilk on kişi arasına girdiğinden de Santiago katilinin tevkifi ertesinde düğün bayram etmem gerekiyor.

Fakat edemiyorum ! O'nu asla ‘amnesia’yla unutmayacak ve asla ‘amnestia’ yla affetmeyecek olsam bile kendisinin Büyük Britanya'da gözaltına alınmasını hukuki açıdan yanlış, siyasi açıdan abes ve ahlaki açıdan ikiyüzlü buluyorum.

* * *

OLAY hukuki açıdan iki ayrı bab'da yanlıştır.

Bir: Blair uluslarası hukuku çiğnemektedir zira Pinochet'in diplomatik pasaportu vardır. Böyle bir pasaport sahibi tutuklanamaz. Ülkeye girişi yasaklanabilir veya istenmeyen adam ilan edilerek sınırdışına atılabilir.

Ben o zaman Büyük Britanya'ya şapka çıkarır ve bunu yürekten alkışlardım.

Peki, İngiltere Şili katilinin Londra hastanesindeki ameliyatına niçin izin vermiş ve harekete geçmek için neden nekahat devresini beklemiştir ki ?..

İki: İspanyol mahkemesinin Augosto Pinochet'i ‘soykırımla’ suçlaması hayali bir iddiadır. Özellikle etnik bir grubu sistemli şekilde yoketmek fiilini kapsayan ‘soykırım’ özel bir cürümdür. Ayağa düşürülemez.

Santiago generalinin binlerce kişiyi katlettirdiği tabii ki doğrudur ama diktatörün ‘soykırım’ suçu işlediğini öne sürmek de gerçekle bağdaşmamaktadır.

Öte yandan Pinochet'nin tevkifi abestir çünkü uluslararası siyasi ilişkiler eğer ortada bir suçlu varsa, savaş hariç, onun suçu işlediği yerde, yani hemen her zaman kendi ülkesinde cezalandırılmasını öngörür.

Diğer bir devletin başka bir devlet bireyine ceza belirlemesi düşünülemez.

Nitekim bugünkü demokratik Şili hükümeti yurttaşının Londra'daki tevkifini protesto etmektedir. Üstelik, beğenelim ya da beğenmeyelim, aynı Şili'nin kamuoyu da gerçekleşen tüm sondajlarda Augusto Pinochet'i şimdiki başkan Eduardo Frei'den sonra ikinci popüler lider olarak göstermektedir.

Latin ülkenin iç hesaplaşmalarını çözmek başkasına vazife değildir.

Ve nihayet İngiltere'nin Santiago diktatörünü tutuklaması ahlaki açıdan da ikiyüzlüdür. Kim aynı İngiltere'nin Arjantin'e karşı gerçekleştirdiği Falkland Savaşı'nda Pinochet'ten büyük destek aldığını unutmuştur ? Ben unutmadım...

Her ne kadar o sırada Londra hükümetinin başında Thatcher olsa bile Tony Blair'in İşçi Partisi de ‘milli dava’daki bu yaklaşıma hiç ses çıkartmamıştır.

Kaldı ki, Hyde Park çevresindeki lüks otellerde ve Dorset kırlarındaki görkemli malikanelerde Majestelerinin konuğu olarak ala ve valayla ağırlanan ve her biri Şili katiline rahmet okutan diktatörlerin haddi hesabı yoktur.

Üstelik CİA tarafından düzenlenmiş darbeyi destekleyen Kızıl Çin'in faşist Şili'yle hemen diplomatik ilişki kurduğu ve bizim Maocu ‘karanlıkçılar’ın da buna alkış tuttuğu başka bir vakıadır. 1973 yılı sonu arşivleri ortadadır.

Dolayısıyla, Londra'daki tevkifatın artık totaliter suçluların her yerde cezalandırılacağı anlamına geldiğini sanmak safdilliktir. Hayalciliktir.

Olaydaki belki tek olumlu yön, Augosto Pinochet türü alçakların ‘amnesia’ yla unutulmayacağını ve ‘amnestia’yla affedilmeyeceğini hatırlatmasıdır.

Ancak, diktatörlük döneminde Pinochet'i onaylamış olanları da unutmamak ve onların bugün zeytinyağı gibi üste çıkmasını affetmemek gerekmektedir.

‘Amnesia’yla ‘amnestia’ arasındaki ‘t’ farkı bunları gizleyemez.



Yazarın Tüm Yazıları