Paylaş
Boyumdan büyük işe kalkıştım.
Tuttum, üstelik de taa Paris’lerde, ülkemiz kültür hayatıyla iyicene, ama iyicene haşır neşir olduktan sonra birkaç satır yazma hevesine kapıldım.
* * *
Tabİİ ki niyetim o sütuna haber atlatmak değil. Ben haddimi bilirim.
Çünkü malûm, cüret cehaletten gelir.
Hatta en rezil raddesine yalap şalap mürekkep yalamış yarı cahillerde ulaşır.
Nitekim aynı cahil cüretkârlığını daha geçen gün, Cermen romantiği Haydn’ı bile “ulusalcı aydınlanmacı” (!) diye yutturmaya kalkan şaklabanlıkla örneklememiş miydim?
Oysa Allah’a şükür, ben ne böylesine fütursuz atacak kadar cahilim, ne de umudunu tahrifatçılığa bağlamış şarlatan bir “ulusalcı”yım. Vakıf olmadığım konuda kalem oynatmam.
Dolayısıyla da yukarıdaki “kültürazzi” başlığını lâtife niyetine kullandım.
Yani burada “kültür” konusunda mangalda kül bırakmayacağım sanılmasın.
Ben sadece bazı gözlemleri aktarmak ve bunlara öznel yorum getirmekle yetineceğim.
* * *
“Anadolu Etüdleri Fransız Enstitüsü” müdiresi Nora Şeni aynı ülke başkentinde “Dünya Metropolü İstanbul’un Hizmetinde Kültür” teması altında topladığı kolokyuma beni de gazeteci sıfatıyla davet etmek teveccühünü gösterdi.
Fırsattan istifade, orada büyüyen ve şimdi altı aylık olmuş olan torunumu da kokladım.
Ve tabii, her biri kendi dalında “otorite” olan konuşmacıları dinlemek şansına eriştim.
* * *
Seksen yıldır, arkeolojiden sosyolojiye ve tarihten şehirciliğe, Türkiye’ye ilişkin binbir önemli çalışmaya imza atmıştır. Atmaya da devam etmektedir. Bazı konularda öncü olmuştur.
Ancak aldığım bazı duyumlara göre Sarkozy iktidarı İstanbul’a tahsis edilen bütçeyi tırpanlamak niyetindeymiş. Hatta belki Enstitü’nün kapatılması dahi gündemdeymiş.
Aman Mösyö Sarkozy, siz ki ikide bir Fransa’nın “kültürel cazibesi”nden dem vurursunuz. Siz ki mazideki “frankofoni geleneği” konusunda mangalda kül bırakmazsınız!
Peki de aynı “IFEA” zaten ahı gitmiş, vahı kalmış o “frankofoni”nin yine sizin tabirinizle “Levant”daki, yani Doğu Akdeniz’deki en köklü akademik kuruluşlarından birisini oluşturmuyor mu?
Bütçesi de “Büyük Fransa”nızın diş kovuğuna kaçmayacak miktarla sınırlı değil mi?
Bu takdirde pamuk ellerinizi cebinize atmakta neden hasis davranıyorsunuz?
Ve tabii aynı şeyi, Türkiye’de yatırımı olan Fransız şirketleri başta, Belediye’sinden üniversite ve vakıflarına, bizzat yerli, yarı-yerli kurumlarımız için de tekrarlamamız gerekir.
“Anadolu Etüdleri Fransız Enstitüsü” türü yapılanmalar gökten zembille düşmüyor ve “kültürazzilik” biraz da bunları sahiplenmekten başlıyor.
* * *
YUKARIDA, Fransa başkentinde “IFEA” tarafından düzenlenen “Dünya Metropolü İstanbul’un Hizmetinde Kültür” başlıklı kolokyumu izlemenin benim açımdan bir “şans” oluşturduğunu, zira katılımcıların kendi dalında gerçekten “otorite” olduklarını vurguladım.
“Paris’te İstanbullu bir ‘kültürazzi’” olarak hem bu “şans”ın nedenlerine, hem de o işinin ehli uzmanların “metropolün hizmetindeki kültür” yaklaşımlarına yarın değineceğim.
Paylaş