Ottomanya modası

FARKINDASINIZDIR, epey bir vakitten beri hem ülkemizde, hem de Batı’da ciddi bir “ottomanya” modası hüküm sürüyor. Biri diğerinden, diğeri de birinden “feyz alıyor”.

Haberin Devamı

Bununla, Osmanlı hayranlığını, en azından Osmanlı efsaneleştirmesini kastediyorum.   

Nitekim, son olarak Osman Ertuğrul Efendi’nin Cumartesi günkü defn töreni sırasında ortaya çıkan manzara yukarıdaki durumu tamamen doğrular nitelikte bir delil sundu.  

O halde, eski egzotizmin yeni salçasında ve oryantalizmin temcit pilavında kaynatılan Batı türü “ottomanya”yı zaten geçelim ve işe İmparatorluğun meşrû vârisinden başlayalım.

Ve de hemen diyelim ki, bu eğilim Türkiye’de laik ve dini olmak üzere ikiye ayrılıyor. 

* * *

ÖYLE ve nitekim bir bakıyorsunuz, iktisat tarihi gereği ister istemez köksüz olan, her halükarda da aristokrasi olmayan yeni yetme ve laik kimlikli burjuvazi, “şecere” icâd etmiş.

Haberin Devamı

Çerkes odalıkların torunları kendilerini “hanedandan” (!) diye sunmaya kalkışıyorlar. 

Yahut, taharet ibriğinden kenef nalınına veya gerçekten önemli bir hât yazmasından, renk ahenksizliği göz çıkartan filanca “ressam efendi” (!) tablosuna, çok uzun süre tû kaka edilmiş ve tavan arasına bile değil resmen çöpe atılmış objeler aniden kıymete biniveriyor.

Londra “Sotheby’s”inin müzayedicileri yağlı müşteri buldukları için el oğuşturuyor.

Ya da, düne kadar adı “Bol Kepçe” lokantası olan aşçı dükkanları birden “Osmanlı Mutfağı” tabelası asıyorlar ve sade suya tirit şehriyeyi “şehzade lülesi” diye vaftiz ediyorlar.

Evet evet, aslında Cumhuriyet ideolojisiyle hiçbir bir sorunu olmayan, fakat yine de yukarıdaki köksüzlüğün ve 1923 kopuşunun yaratmış olduğu bilinçaltı travmayı aşmak; artı, aristokratlık lâfta kalsa bile hiç olmassa gerçek burjuva değerlerle donanmak isteyen eden bu kesim, biraz abur cubur hamasete, biraz da oryantalist sosa bulanarak ortaya çıkmış olan genel “ottomanya” modasındaki laik cenahı oluşturuyor. 

* * *

İŞİN esasına bakarsanız, mütedeyyin kesimdeki “ottomanya”ya da aslında aynı köksüzlük ve aynı kopuş travmalarından kaynaklanıyor. Ama burada şu fark ortaya çıkıyor.

  Onları laiklerden ayıran noktayı, hem bu köksüzlük ve kopuşu, hem de Cumhuriyet ideolojisiyle yaşadıkları sorunu bilinçaltında değil, berrak bilinçle hissetmeleri oluşturuyor.

Haberin Devamı

Dolayısıyla, seküler cenahın “ottomanya” eğilimi simgesel bir nostaljiyle sınırlı kalırken ve her halükarda da “ottomanizm”e, yani siyasi bir “Osmanlıcılık” yüceltisine dönüşmezken, “asr-ı saadet” misâli, dindar-mütedeyyin kesim bu ekseni öne çıkartıyor.

  Ve tabii burada, söz konusu Cumhuriyet’in dine müdahil laiklik anlayışından Hilâfetin Dersaadet’ten dışlanmasına; artı, aynı Cumhuriyet’in emperyal geçmişe karşı redd-i miras uygulamasına duyulan tepkiye, birbirleriyle eklemleşmiş çok çeşitli faktörler devreye giriyor.

* * *

OYSA, tıpkı odalık ve cariyelerde “hanedan” (!) keşfeden yeni burjuvalar gibi, “ottomanya” akımın dindar takipçileri de ipin ve gerçeğin uçunu kaçırıyorlar.

Haberin Devamı

   Meselâ, ne Sultan Fatih’in hem Şaman Türk töresini, hem de Bizans geleneğini izleyerek Şeyhülislamı kesinkes siyasi iktidara tâbi kıldığını, ne de 19. yüzyıl ortalarından itibaren bütün halifelerin “Batıcı” denilebilecek kategoriye girdiğini hatırlamak istiyorlar.

Bilhassa da, tüm eksik ve yanlışlarına rağmen Cumhuriyet’in veya ona çok benzer bir rejimin hem kaçınılmaz, hem hayırlı olduğunu; çünkü tarihe zıt düşen anakronik bir Osmanlı İmparatorluğu’nu yaşatmanın imkansızlık arzettiğini itiraf etmek cesaretini gösteremiyorlar.     

Dolayısıyla, onların “ottomanya”sı, daha doğrusu “ottomanist” Osmanlıcılığı, hayali bir geçmişi tamamen idealize, hatta tahrif eden bir tepkisellikten kaynaklanıyor. Ecdâdını sonuna kadar sahiplenen ama bu “ottomanya” modasına da kapik vermeyen birisi olarak, Büyük İmparatorluğumu’zun bir o kadar büyük zaaflarına yarın değineceğim.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları