Ne mutlu ki, en uzun geceler nihayet bitti, bitiyor. Karanlıkların sonu geldi.
Kış dönencesi falan derken, günler önce hafiften hafife, sonra da iyiden iyiye uzamaya başlayacak.
Yani, tekrardan ışık geliyor. Aydınlıklar yeniden doğacak.
İşte, Latincenin ‘‘natalis’’inden kaynaklanan bu doğumun adına Noel deniyor.
Dolayısıyla da, Gregoryen Ermeniler hariç hemen bütün Hıristiyanlık alemi salıyı çarşambaya bağlayan gece, Ruh-ul Kuds'ün nefesinden hamile kaldığı varsayılan bir Bakire Meryem'in Beytüllahim'de İsa Mesih'i dünyaya getirişini kutlayacak.
Hıristiyan yurttaşlarımızın yortusu mübarek olsun...
*
FAKAT aslına bakarsanız, bütün din mitolojilerinde olduğu gibi İsevilikte de rituel bayramların kökeni sonsuz zamanlara uzanır.
Astronomi bilimine pek bir önem veren Asuriler, Mısırlılar, Romalılar, hatta onların çok uzağındaki Kuzey'in Cermen kabileleri bile, yukarıdaki ışık dönüşümünü farkedip karanlıkların azalmaya yüz tuttuğu güne mim koyduklarında, bunu törensel kılmışlardır.
Nitekim, yaprak dökmediği için ölümsüzlüğü simgeleyen ve sonradan Noel'le özdeşleşen çam ağacı geleneği de yine Mısır'a, Filistin'e, daha ötesi Çin'e kadar gider.
Söz konusu geleneğin Hıristiyan Avrupa'ya yerleşmesi ise gayet ve gayet yenidir.
Ren havalisi Almanlarının muhtemelen Töton aşiretlerden devraldığı bu pagan adet ancak 19. yüzyıl ortalarından itibaren Kıta'da yaygınlaşmaya yüz tutmuştur.
Bunun öncülüğünü de, eh kendisi zaten Cermen asıllı ya, Büyük Britanya Kraliçesi Victoria'nın kocası Prens Albert üstlenmiştir.
Özetlersek, bir; İsa'nın doğum günü olduğu varsayılsa da 25 Aralık aslında gecelerin kısalarak aydınlığın artmasının kutlandığı kadim bir bayrama tekabül eder.
Ve iki; aynı şekilde, Hıristiyanlıktaki tarihçesi son derece yeni olan çam ağacı da geçmiş takvimlere uzanır.
Hatta buna bir de şunu ekleyebiliriz.
İstavrozlu dine iman edenler tarafından eskiden de kutsansa bile, en mukaddes bayram Paskalya'yla karşılaştırılamayacak ölçüde sıradan bir yortu addedilen Noel'in bugünkü önemini kazanması son iki yüzyılla sınırlıdır.
Bunda da, artık iyiden iyiye palazlanmış Batı burjuvazisinin hem kendi çekirdek aile değerlerini, hem de ilk tüketim toplumu eğilimlerini yansıtması belirleyicilik taşımıştır.
*
BÜTÜN bunların sonucunda tek bir şeyi görüyoruz:
Kökeni ister pagan zamanlara uzansın, ister Hıristiyanların kutsadığı gibi Latincenin ‘‘nativus’’u veya Helencenin ‘‘Hristugenna’’sıyla İsa Mesih'in doğum günü olsun, ortada ışığın yükselişe geçişi var!
Başka bir deyişle, hayatla özdeşleşen aydınlığın, ölümle bütünleşen karanlığa karşı galibiyeti ön plana çıkıyor.
Bu zafer önünde duyulan sevinç ise insani bir duyguyu ifade ediyor.
İsevi Batı kültürünün aidiyetini taşımalarına rağmen hiç mi hiç imanı olmayanların dahi iyi kötü evlerine bir çam ağacı yerleştirip onu özenle süslemeleri; yortu arifesinden epey önce kah o mağaza, kah bu dükkan dolaşarak aile efradına hediye almaları; 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan gece de o aile sofrasının etrafında toplanmaları, öz itibariyle, ışığa ve aydınlığa tekrardan kavuşuyor olmanın şükranını dile getiriyor.
Ne mutlu...
*
BEN kendi hesabıma, din mitolojilerindeki uzak kökenleri nereye uzanırsa uzansın, İsevi, Musevi veya Muhammedi, istisnasız bütün bayram ve yortuların mümkün olan en iyi biçimde ve ritüele en uygun şekilde kutlanmasından yanayım.
En başta o dinlerin imani veya beşeri aidiyetini taşıyan insanlar olmak üzere, böylesine kutlamalar genelde bütün insanları birbirlerine daha çok yakınlaştırıyor.
Bu yüzden de, geceyarısı ayininde gerçek Hıristiyanları Sen Antuan Klisesi'nin kapısında bırakacak derecede ölçüyü kaçırmamak şartıyla, ‘‘Müslüman mahallesinde salyangoz satılır mıymış’’ diyerek, Noel'in evrensel ve seküler bir hayat şenliği olarak ülkemizde idrak edilmesine karşı çıkacak değilim.
Öte yandan, tüketim toplumunun yortuya damga vurarak onu ticarileştirmesini o kadar fazla eleştirmiyorum.
Çünkü aslında, bütün dinlerin bütün bayramlarında böyle bir boyut mevcuttur ve ritüel biraz da bu sayede oluşur.
Eninde sonunda hayatın ölüme ve ışığın karanlığa galebe gelmesi kutlandığına göre, varsın cicili bicili hediyeler ve pagan çam ağacı da söz konusu kutlamayla bütünleşsin...
Hatta, bunların ritüele daha da renk kattığını ve dolayısıyla, zaten aydınlıkla özdeşleşen bayramı kıpır kıpır kıldıklarını söyleyebiliriz.
Her neyse, Hıristiyan kökenden yurttaşlarımızın ve ülkemizde bulunan aynı kökenden misafirlerimizin mübarek Noel yortusunu tekrar kutlar, ışığın karanlığa karşı kazandığı astronomik; hayatın da ölüme karşı kazandığı insani zaferlerin hayırlı olmasını dilerim.