ULUSUMUZ için ne denli bir onur ve ne denli bir asálet madalyasıdır ki, Hrant Dink’in katlinden beri alnımız "hepimiz Ermeniyiz" sembolüyle pırıldıyor.
Çünkü o tarihte Hitler Almanya’sı, Danimarka halkının ve hükümetinin 1940’taki işgal başından beri Nazilere teslim etmeyi reddettiği Yahudileri mutlaka toplamak kararı aldı.
Operasyonları kolaylaştırmak için de, gamalı haç boyunduruğu altındaki diğer yerlerde olduğu gibi, ilk iş olarak Musevilerin göğüslerine sarı Davudi yıldız yerleştirilmesini istedi
Berlin özel temsilcisi Werner Best bunu Saray’na bir ültimatom olarak sundu.
* * *
FAKAT, pes etmek ne kelime ve tam tersine, Kral 10.Kristian derhal meydan okudu.
İşgalci komutana, böyle bir durumda kendisinin ertesi sabahtan itibaren Davudi yıldız dikilmiş resmi üniformayla Kopenhag sokaklarında yürüyüşe çıkacağını bildirdi.
Taçlı devlet yöneticisinin yukarıdaki tavrı duyulur duyulmaz da, zaten hiçbir şekilde Nazilerle uzlaşmamış olan ülke ahalisi şu slogan etrafında birleşti:
"Hepimiz Yahudiyiz"!
* * *
OYSA tabii ki, Danimarkalılar bu simgeyi benimsemekle ne kendi Cermen ırklarını bırakıp Sami kavme geçmiş; ne de İsevi dinlerini Musevi inançla değiş tokuş etmiş oldular.
Yalnız ve yalnız, farklılığından dolayı husûmete maruz kalan "öteki"ni sahiplendiler.
Onu "ben" kılmak erdemini, yüceliğini ve alicenáplığını sergilediler.
Zaten bundan dolayıdır ki, tüm Danimarka ulusu insanlık tarihinde "ádil" diye yazıldı.
Artı, o gün bugündür de, "hepimiz"in arkasına herhangi bir mağdur kimliği ekleyerek bunu bütün bir "biz"le özdeşleştirmek, insaniyetçiliğin temel sembollerinden birine dönüştü.
* * *
NİTEKİM, söz konusu "biz" duruma, mekána ve olaylara göre değişiklik arzetti.
Örneğin, atmışlı yıllar ortasında, ırkçılığı reddeden Amerikalı beyazlar kara tenlilerin otobüse alınmadığı bir Memphis’te, bir Albany’de, "hepimiz zenciyiz" diye gösteri yaptılar.
Yahut, Hintli yazar romanından ötürü "kátli váciptir" fetvásıyla karşılaştığında, fikir ve ifade özgürlüğü savunucusu aydınlar "hepimiz Salman Rüşdi’yiz" rozetiyle dolaştılar.
Daha yahut, Nazi artıkları Solingen’de gurbetçilerimizin yaşadığı evi kundakladığında, "öteki" nefretini lánetleyen Almanlar "hepimiz Türküz" pankartı altında yürüdüler.
Ve yine tabii ki, çok uzatabileceğim bu örneklerle ne o Amerikalı beyazlar "zenci"; ne o liberal yazar ve çizerler Rüşdi, ne de o sarışın Tötonlar "Türk" oldular. Olamazlardı da. Tıpkı, Dink cinayeti ertesinde "hepimiz Ermeniyiz" diye haykırmak onur ve asáletini sergileyen insanlarımızın Hay soyundan ve Gregoryen dininden olmadığı ve olmayacağı gibi!
* * *
O halde, tabii ki, "hepimiz Ermeniyiz" diyebilmek ulusumuzun onurudur. Asáletidir.
Buradaki simgesel mesajı; metaforik benzetmeyi ve bilhassa da, "empati" denilen, "kendini ’öteki’nin yerine koymak" dürtüsünü görmemek için kör olmak gerekir.
"Háşá ve estağfurullah, Türk oğlu Türküm" diye mugálátáya kalkışmak için ise, o "öteki"ne husûmet ekseninde nefret ideolojisi ve nefret siyaseti üretiyor olmak gerekir.
Ve kim anlamaktan áciz ki, "hepimiz Ermeniyiz" diyen bir Türk, başta en ırkçı ve şoven Ermeni diasporası nezdinde olmak üzere, o "Türklüğü" zirveye yüceltir ve yüceltiyor.
Ve kim görmekten mahrûm ki, "öteki"ni "ben" olarak sahiplenmek erdemini dile getiren bir ulus ve bir halk insanlık camiası sathında "ádil" mertebesine erişir ve erişiyor.
Evet evet, mutlaka "hepimiz Ermeniyiz", çünkü hepimiz "öteki"ni "ben" ve "ben"i "öteki" kılmak iradesiyle yola çıkan insani ve insaniyetçi "Türkiye ulusu" mensuplarıyız.