Natalya Ana’nın anısına

“RUSYA’da devlet her şeye hükmediyor ve hiçbir şeye cevvaliyet şırıngalamıyor.

Haberin Devamı

Ez kaza, bu büyük imparatorluğun halkı sukûnet ve dilsizlikten uzaklaşmaya biraz cesaret etse, kellelerin üstünde sallanan ölüm baltası paşa gönlüne göre iniveriyor.”

* * *

YUKARIDAKİ alıntıyı, Astolphe de Custine’nin 1843 tarihinde yayınlanmış “Rusya Mektupları” kitabından tercüme ettim. Diğer bir adı da “1839’da Rusya”dır.

O Custine markisi ki, familya kellesi 1789 Devrimi’nde giyotin sepetine düşmüştür.

Dolayısıyla da, Fransız asilzadesi Rusya’ya, kendi ülkesinde artık defteri kapanmış bir “Devr-i Sabık”ı St.Petersburg’da bulacağı umuduyla gitmiştir.

Bu özelliğinden dolayı da Çarlık Sarayı tarafından âlâ ve vâlâyla baş tâcı edilmiştir.

* * *

LÂKİN, gidiş o gidiş! Astolphe de Custine avdetinde “keskin devrimci” kesilmedi ama, aynı kitapta “Rusya’yı gördükçe, tebasının Avrupa’ya, Avrupalıların da buraya seyahat etmesini yasaklayan Çar’a daha çok hak veriyorum. Batı’yla yirmi sene serbest ilişki kurulsa, Rusya’daki siyasi rejim ayakta duramaz” diye yazacak ölçüde, çağdaşı Alexis de Tocqueville’yle birlikte liberal demokrasinin en temel teorisyenlerinden birine dönüştü.

Haberin Devamı

Peki de, ben durup dururken şimdi neden Custine markisinden bahsettim?

Ondan bahsettim, çünkü “Natalya Ana” da Çarşamba günü Rusya’da katledildi!

* * *

“DA” diye ekliyorum, zira dünkü “Hürriyet”te Nerdun Hacıoğlu’nun imzasından da okudunuz, yukarıdaki Natalya Estemirova ne birinci, ne ikinci, ne de onuncu maktûl oldu.

Artı, Custine’nin bir buçuk asır önceki saptamasıyla, “sukûnet ve dilsizlikten uzaklaşmaya cesaret ettikleri an başlarına ölüm baltası inenlerin” sonuncu da olmayacak.

İşte, Rusya’yı her daim belirlemiş otokratik ve şoven cereyana göğüs gererek insan haklarını yılmadan savunan ve tabii Çeçen halkına uygulanan zulmü de haykıran Esterimova, Grozni ortasında güpegündüz kaçırılıverdi. Akşama kalmadı, delik deşit cesedi bulundu.

Yani, “bu işlerle uğraşmaktan vazgeç” yönündeki resmi gayr-ı resmi tehditlere aldırmadan “Rus Ergenekon’u”nun kirli-kanlı çamaşırlarını ortaya çıkartmaya devam eden elli yaşındaki gazeteci, tıpkı yine “ana” lâkabıyla anılan ve tıpkı yine aynı dirayet ve cesareti sergileyen Anna Politkovskya gibi, “kim vurduya” (!) giden kurbanlar listesine katıldı.

Haberin Devamı

* * *

VE, “Natalya Ana”nın g-e-r-ç-e-k katili büyük ihtimalle bulunmayacak.

Putin-Medvenev iktidarı döneminde hangi birini sayayım?

İstisnasız hepsi aynı “sukûnet ve dilsizlikten uzaklaşmaya cesaret ettikleri” için uluorta katledilen bir Stanislav Markelov, bir Anastasya Baburova, bir Pol Klebnikov, bir Galina Starovoytava ve listesi daha çok uzayan diğer bütün maktullerde olduğu gibi, bu “vukuat-ı adiye”nin de ne tetikçisi; ne de bilhassa, “eli uzun” emir vericileri ortaya çıkacak.

“Vukuat-ı adiye”nin hür bir mahkeme önünde “vukuat-ı adliye”ye dönüşmesine, yine de Custine’nin ifadesiyle, Rusya’da “her şeye hükmeden devlet” izin vermeyecek.

* * *

PEKİİ, tüm bunlar, bizim “ulusalcı-neo-ittihatçı” taifenin artık hanidir niçin Rusya hayranı olduğu konusunda sizi düşünmeye sevketmiyor mu? Çağrışımlar yapmıyor mu?

Haberin Devamı

Rus “Ergenekon’u”yla Türk “Ergenekon”u arasındaki ikizlik göz çıkartmıyor mu?

Ve tabii, Custine’nin “Batı’yla yirmi sene serbest ilişki kursa, Rusya’daki rejim ayakta duramaz” saptaması bir buçuk asır sonra, “Türkiye’ye AB’yle bütünleşse” şeklinde uyarlanacak olsa, o “ulusalcılar”ın neden Batı’yı ve AB’yi lânetlediği anlaşılmıyor mu?

“Natalya Ana”nın toprağı bol olsun ve Rus sukûneti ve dilsizliği bize uzak dursun.

 

Yazarın Tüm Yazıları