Nasıl bir üniter devlet? (I)

HEYHAT, TSK üzerine vazife olmayan işler hakkında “görüş” (!) beyan etmek; yani aslında siyasete müdahil davranmak alışkanlığından caymadığını tekrar gözler önüne serdi.

Haberin Devamı

Nitekim son örneği, Genelkurmay Başkanı’nın 30 Ağustos mesajıdır.

Malûm, İlker Başbuğ orada hem özgür tartışma sınırlarına ambargo koymak, hem de Türkiye’nin “üniter devlet” yapısı hakkında “hatırlatma yapmak” (!) girişimde bulundu.

Yazık!

* * *

YAZIK ama bir dereceye kadar kabul, şovenizmin ve uzlaşmazlığın zirvesine doğru tırmanmakta olan MHP ve CHP tabii ki, gündelik deyimle “askerin elini zorladılar”.

Ancak yine de, bütün olup bitenlerden sonra artık gönül istiyor ki, apoletli generaller bundan böyle “apoletsiz generaller”in çığırtkanlığını işitmekte daha “sağır” davransın.

Genel “Ergenekon” süreci ve sivil zanlıların kimliği kulağa küpe olsun da, söz konusu “apoletsiz generaller”in “ordu göreve” sloganında formülleştirdiği şirretliğe ve kışkırtıcılığa aynı ordu metelik prim vermesin.

Haberin Devamı

Umalım ki, ketumlaşacak bir TSK yakında oraya da gelecek ve kendisini asli göreviyle sınırlamak erdemiyle donanacaktır.

* * *

HER neyse, tabii o “uyardığı” için falan değil, nesnel bir siyaset gerçeği olduğuna inandığım içindir ki, Başbuğ’un “üniter devlet” telaffuzuna ilke olarak ben de katılıyorum.

Nitekim, federasyon ve konfederasyon alternatiflerinin o-la-maz-lı-ğına henüz ayrıntısıyla değinecek vakit bulamadım ama, “Kürt açılımı”na ilişkin olarak üç haftadan beri yazmakta olduğum bütün makalelerde, hem Türkiye ulus-devletinin “bölünemezlik”, hem de o devletin “üniterlik” gerekçelerini, üzerlerine basa basa defalarca vurguladım.

Tamam da, nasıl bir üniter devlet?

Zaten, Kürt “kimlik aidiyeti”nin tescili sorunundan hemen sonra, meselenin ikinci boyutu da tam burada düğümleniyor.

* * *

EVET nasıl bir üniter devlet, zira bilinçaltımıza “tek model” olarak empoze edilen ve seksenaltı yıldır Türkiye’de uygulanmakta olan pratik hiç de “tek model” oluşturmuyor. 

Bizdeki emsâl, 1789 Devrimi ertesi zaten farklı formatlarda ortaya çıkan ve zaman içinde de her biri ayrı ayrı evrilen değişik modellerden yalnız bir tanesine tekabül ediyor.

Üstelik de en köhnesini, en aşınmışını, en anakroniğini ve en tû kakasını oluşturuyor.

Haberin Devamı

Her halükarda, ülkemizde hüküm süren bu eski uygulama yeni gerçekle bağdaşmıyor.

Şimdiki cüsse, zaten geçmişte de zar zor giydirilmiş olan dar kaftana artık sığmıyor.

O halde, “bölünemezlik” ilkesini ve federasyon - konfederasyon seçeneklerini tabii ki “olamazlar” listesine kattığımıza ve de katmamız gerektiğine göre, ne yapmamız gerekiyor?

* * *

YAPMAMIZ gereken şey, ulus-devletimizi ve üniter yapısını sorgulamak değildir!

Bunlar hayalperest hezeyanlardır ki, daha en baştan, bir kalem üzerlerini çizelim.

Fakat bugün yapmamız gereken şey, o ulus-devletimizin o üniter yapısındaki işleyiş bozukluklarını saptamak ve mevcut mekanizmayı arızalardan arındırmaktadır.

Haberin Devamı

Diğer bir deyişle, “öz”e sadık kalmak kaydıyla “biçim”i tekrar belirlemek zorundayız.

Kürt aidiyetinin tescilinden sonra önümüzdeki ilk ödev budur. Hatta süreç koşuttur.

Halen mevcut diğer üniter modelleri incelemek ve ya bunlardan esinlenerek, ya da onları özgünleştirerek, geçmiştekinden farklı bir tarza yönelmek, artık çok acil bir görevdir. 

Ve, TSK’nın “tartışma sınırları” uyarısına rağmen tüm bunlar ancak ve ancak özgür bir tartışmayla mümkündür ki, bu meşru özgürlüğümü yarın da aynı konuda kullanacağım.  

Yazarın Tüm Yazıları