Paylaş
Ancak yine de Demokrat Parti’nin, yani aslında Başkan Obama’nın ciddi bir yenilgiye uğradığı su götürmüyordu.
Fakat yukarıdaki yenilgiyi çok da abartarak bir hezimetten söz etmenin âlemi yok!
Hele hele, dereyi görmeden paçayı sıvamanın ve iki yıl sonra gerçekleşecek yeni Beyaz Saray oylamasında Barack Obama’nın tekrar oval ofis koltuğuna oturamayacağına dair kehanette bulunmanın hiç anlamı yok!
Neden?
EN önce şundan ki, aslında mağlubiyet tahmin edilenden daha az fireyle noktalandı.
“Şom ağızlılar”ın dil pelesengi ettiği felaket senaryosu sandığa tam olarak yansımadı.
Kabul, altmış sandalyelik bir skor yapan Cumhuriyetçi Parti Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğu tabii hiç tartışmasız biçimde kazanmış oldu.
Lâkin yine o “şom ağızlı” öngörülerinin aksine, Demokratlar üyeler Kongre’nin diğer organını oluşturan Senato’da ağırlığı korudular.
Oysa istisnalar hariç, ABD siyaset geleneğinde genel olarak iki kurum birden el değiştirir.
Dolayısıyla, bunlardan birisinin şu an hâlâ Obama destekçisi kalması Başkan’ın manevra marjını önceden sanıldığı ölçüde daraltmayacak ve kısmi bir ferahlık payı bırakmaya devam edecektir.
ÖTE yandan, Temsilciler Meclisi’ndeki yeni Cumhuriyetçi çoğunluğun; üstelik de kendisinden bile çok daha sağ saflarda yer alan ve en azından ultra-muhafazakâr diye adlandırılması gereken şu evlere şenlik “Çay Partisi”nin manevi baskısı altına girecek olan o Cumhuriyetçi çoğunluğun, Washington’daki Demokrat yönetimin tekerine çomak sokmaktan çekinmeyeceği tabii ki doğrudur.
Tersi beklenemez ve maddenin tabiatına aykırı düşer.
Ancak bunun yanı sıra, söz konusu Cumhuriyetçilerin yekpare bir blok oluşturmadığı ve iç bünyede ciddi çelişkiler yansıttığı da bir o kadar doğrudur.
Fil amblemli muhalif parti üyelerinin, başta Barack Obama’nın hayata geçirdiği sağlık sigortası reformu olmak üzere muhacerat, vergilendirme ve bütçe açığı konularında birbirleriyle ayrı telden çaldığı bilinen bir vakıadır.
Hele hele “Çaycılar”ın (!) şirretliği karşısında o Cumhuriyetçilerin bazen saçlarını ve başlarını yolduğu diğer bir vakıadır.
İşte bu yüzden de, dünden beri işi geçmiş iki seneye oranla fazlasıyla zorlaşmış olsa bile, zaten veto yetkisi bulunan siyahî Başkan’ın daha şimdiden “topu çektiği” (!) yönünde bir tahminde bulunmak münemcimbaşılıktan öteye gidemez.
DİĞER taraftan, unutmayalım ki George Bush da, Bill Clinton da “yarım yol” tabir edilen böylesine ara seçimlerde yenilgiye uğramalarına rağmen durumu tekrar toparlamış ve iki yıl sonraki oylamalarda Beyaz Saray’a kiracılık kontratını yeniden uzatmışlardı.
Barack Obama’nın aynı şeyi gerçekleştiremeyeceğine dair gökten ayet mi indi?
Asla!
Dolayısıyla, salı günkü yenilgiyi izafileştirmek ve özellikle iktisadi konjonktürün iyiye gideceğini varsayarak, Obama’ya olan güvenin de tazelenebileceğini düşünmek gerekiyor.
Paylaş