Paylaş
Partinin erotikası
Ava Gardner'in de orada olmasını isterdim.
‘İguana Gecesi’ndeki Meksika körfezinin kum plajı yerine, aşağıdan gelen müziğin ritmiyle, Washington malikanesinin mermer sathı üzerinde yine çıplak ayaklarıyla sinema tarihinin en arzulu danslarından birini raks ederdi...
‘DEVLET sırrı’ diye failler açıklanmıyor ama Beyaz Saray'daki ‘milenyum partisi’ni alelacele ‘uçkur partisi’ne dönüştürdüğü öne sürülen ‘şüphelilerin’ başında Jack Nicholson ve Elisabeth Taylor geliyormuş.
Muhtemelen öyledir. Her ikisi de mekana ve zamana meydan okuyarak teorik fantazmalarını pratiğe uygulayacak ölçüde cesur ve dürüst insanlardır.
Sahte ‘ahlakçılığa’ (!) metelik vermezler ve nasılsalar öyle yaşarlar.
Fakat skandalmış, boş versenize...
* * *
İNANIN ki, Nicholson ‘Postacı İki Defa Çalar’daki rolünü bu kez benzin istasyonu muftağı yerine, Monica'nın Bill'e yaptığı ağız masajına zaten aşina bir Beyaz Saray'ın banyosunda tekrarladı diye ne kıyamet, ne de film kopar !
Veya Liz, ‘Kim Korkar Hain Kurttan ?’ ekranındaki o histerik ve erotik suretini 1 Ocak 2000'in ilk saatlerinde, Hillary Hanımın misafirlere ayırdığı lavabonun aynasına yansıtmış, camın sırrı falan dökülmez.
Üstelik ben, cennetten dönecek Ava Gardner'in de orada olmasını isterdim.
‘İguana Gecesi’ndeki Meksika körfezinin kum plajı yerine, aşağıdan gelen müziğin ritmiyle, Washington malikanesinin mermer sathı üzerinde yine çıplak ayaklarıyla sinema tarihinin en arzulu danslarından birini raks ederdi...
Hatta yine isterdim ki, bütün bunlar olurken kapıyı Başkan'ın işgüzar koruması değil de, ruj tazelemek bahanesiyle Marilyn Monroe açsaydı.
Eminim, Kennedy biraderler sayesinde yüksek makamın enteriyörünü zaten gayet iyi öğrenmiş olan fettan kadın parmağını muzipce sallayarak, ‘hınzırlar, Kanber’siz düğün, bensiz alem olur mu' der ve sanki ‘Erkekler Sarışın Sever’in stüdyo çekimine giriyormuşçasına ‘milenyum halveti’ne dalardı...
* * *
HER neyse canım, bana ne !
Araya o kadar eş dost sokmama ve kendisini can-ı gönülden savunduğum makalelerimi Washington'a yollamama rağmen o Clinton namlı hayırsız fukaraya bir davetiye göndermeye tenezzül buyurmadı alacağı olsun! Ama yine de, zenginin malı züğürdün çenesini yorar hesabı şimdi oturup, Beyaz Saray'da vuku bulduğu rivayet edilen ‘skandal’ın (!) biberli ayrıntıları hakkında varsayım üretemem.
Fakat burada şunu tekrar vurgulamakta yarar görüyorum ki, vaftiz kağıdının tarih hanesine rağmen Elisabeth Taylor'un hala nefaset lezzet ihtiva edeceğini bilecek kadar damak erbabı; O'nun kokteyl kalabalığının ortasında ve kaşla göz arasında sırra kadem bastığını farkettiğim an bir şeylerin döndüğünü sezinleyecek kadar feraset timsali; tam o sırada küçük abdestim sıkıştıracağı için de, bir elimde şampanya şişesi diğer elimde iki kadeh, derhal yukarı fırlayarak ‘kuku, Richard Burton’un hayaletinin çişi geldi' diye banyonun kapısına dayanacak kadar cüret sahibi olduğumdan, Birleşik Amerika Başkanı bu satırların yazarını ‘milenyum partisi’ne çağırmamakla yalnız bana karşı değil, tebasına mensup çok meşhur bir sinema aktristine karşı da kusur işledi.
Allah'tan bulsun ! Teneşire kadar Hillary'yle aynı yastıkta yatsın !
* * *
DÖNÜP dolaşıp yine ‘skandal’a (!) geldim ama bu son !
Aslında haberi okuduğumda beni esas ilgilendiren noktayı ‘şüpheliler’in başında Nicholson'un ve Taylor' un isminin geçmesi oluşturdu.
Nereden nereye, onların artist kimliğinden yola çıkarak sinema tarihinin en erotik filmleri hakkında düşünmeye başladım. Kafamda liste çıkarttım.
Hemen hatırladıklarım Roman Polanski'nin ilk gençlik yapıtı ‘Sudaki Bıçak’; emsalsiz Charlotte Rampling'li ‘Gece Bekçisi’; Oshima'nın ‘Duygular İmparatorluğu’; Josef von Sternberg'in ‘Mavi Melek’i oldu.
Bunlara bir de yukarıda saydığım ve John Huston'un Tennessee Williams'tan uyarladığı ‘İguana’nın Gecesi'yle, ‘Postacı Kapıyı İki Defa Çalar’ın Bob Rafelson imzalı ikinci versiyonunu ekledim. Daha düşünsem, uzayıp gider...
Fakat sakın benden erotikayla pornografya arasındaki sınırı net biçimde tanımlamamı istemeyin. Bunu duyumsuyorum, oysa kalemle tarif etmem imkansız.
Ve biliyorum ki, tahayyül dünyası uyarıcılarının yazdırdığı yukarıdaki yazı erotikanın ta kendisidir, ama içinde tek bir nebze pornografya yoktur.
Paylaş