Paylaş
Krallar, çocuklar ve gazeteciler
Hatırlayın, bundan bir kaç pazar önce bir Avrupa ülkesinde tahta varis ve gayet ebleh bir prensin ancak kırkına vardığında kendine nişanlı bulabildiğini anlatırken, onun ebeveynlerine hiç benzemediğini, çünkü kral ve kraliçenin fi tarihinde vur patlasın çal oynasın bir hayat sürmüş olduklarına değinmiştim.
Ancak benim gazetecilik ahlakımda kişi mahremiyetine riayet ilkesi en baş köşeye oturur, hiç bir şekilde memleket ve şahıs adı zikretmedim
Herkes Hadi mi ?.. Herkes kulunuz kadar saygılı mı ?.. Ne gezer !
İşte şimdi skandal patladı ve söz konusu ülkenin Belçika; çağrıştırdığım kralın 2. Albert, kraliçenin ise Paola olduğu ortaya çıktı. Hem de ne çıktı !
* * *
ZATEN Felemenkçe, okuyamam, ama ‘Le Monde’nin birinci sayfası dahil cuma gününün Frenk basınında çarşaf çarşaf iktibas edilen pasajlardan öğrendim ki, meğer yukarıdaki ülke tebasından ve daha on yedi yaşındaki Mario Daneels namlı bir velet, ‘Paola: Dolce Vita’dan Tahta' başlığıyla bir biyografi yazmış.
Kitapta hem, geçen yazımda ‘Riviera dillense, ah neler söylerdi’ şeklinde formülleştirdiğim maziye uygun olarak, genç Paola'nın koca iplemeden jigolodan jigolaya uçması anlatılıyormuş; hem de aynı kocaya ait büyük sır ifşa edilmiş.
Belçika kralı 2. Albert'in metresinden olma ve Delphine adında bir kızı varmış. Şu an otuz yaşına gelen gayr-ı meşru kerime Londra'da oturmaktaymış.
* * *
BONJUR! Belki inanmayacaksınız ama, namerdim ki ben bunu da biliyordum...
Bir hanım arkadaşımın pederi gayet şık bir golf klubüne üyedir ve oradaki bir başka üye Brüksel Sarayı mabeyncisiyle pek sıkı fıkıymış da, işte daldan dala, Matmazel Delphine'nin müjdesi daha seneler önce kulağıma fısıldanmıştı.
Eh burnum bu derece iyi ve herkesten önce koku aldığına göre, başta Londra'nın ‘Sun’u, benim ‘Hürriyet’te mahreme saygılı yazmayı bırakıp aristokrat dedikoduyla uğraşan bir gazeteye tranfer olmam kendime çok yarar getirecek.
Hem züğürtlükten kurtulurum, hem de uluslarası piyasada ünlenirim. Tabii siz de kulunuzun kıymetimi ancak o zaman anlarsınız !
Neyse, bu faslı kapatalım ve yukarıdaki ‘korkunç’ (!) ifşaata dönelim.
* * *
HER şeyden önce, on yedi yaşındaki zıpırın biyografiyi yazmadığı aşikar.
Artık, kraliyet ailesi gizlisine vakıf ama aynı aileyle arasına kara kedi girmiş bir soylunun intikamı mıdır; yoksa Belçika'dan ayrılmak isteyen Flaman milliyetçilerinin ulus simgesi durumundaki hanedanı yıpratmak için düzenlediği bir komplo mudur orasını bilmiyorum, affınıza sığınarak söyleyeyim, ‘asil piç’ vukuatını ayağa düşüren ‘piç kurusu’nun arkasında mutlaka başka birisi var.
Fakat, mesele böyle dallanıp budaklanınca, kulağıma ancak tarihi rivayet olarak çalınmış olan çok eski kirli çamaşırlar da lök gibi ortaya çıkıverdi.
Zevkten çıldıracağım, işi gücü bıraktım saray çarşafı dedikodusu okuyorum.
* * *
EFENDİM, meğer metreslerden çocuk edinmek adeti Belçika'da pek eskiymiş.
Cermen Saxe-Cobourg hanedanından getirtilip 1830 yılında Brüksel tahtına oturtulan ilk kral 1. Leopold elli beş yaşındayken, on dokuz yaşındaki afet Arcadie Claret'den önce birinci, sonra ikinci gayr-ı meşru oğlunu peydahlamış.
Keyfinin kahyası yok ya, Haşmetmeab bir yandan ‘paralel’ evlatlarına dük payesi vermiş, diğer yandan da Arcadie hanımı Saray seyisiyle başgöz etmış.
Fakat metresi garsonyere kapatıp, meshebi geniş kocayı Bavyera sepetlemiş.
Ya O'nun torunu 2. Leopold !.. Bunların kromozom formülünde zahir biraz sübyancılık var ve değil teneşir ancak musallaşa taşı paklar, zaten uçkuru pek düşük muhterem kendisinden kırk sekiz yaş küçük Matmazel Blance Delacroix'ye abayı yakmış. Kuvvet macunu falan, ona iki tane nur topu gibi oğlan doğurtmuş.
Yine de 2. Leopold'ün hakkını yememek lazım, Kral Azrail'e kavuşmadan dört gün önce ölüm döşeğine Başkardinal'i çağırmış ve Delacroix hanımla İsa Mesih önünde evlenerek, arkasında dul bir kraliçe ve asil iki yetim bırakmış...
Ancak, bu son an izdivacına kadar şantajcı bir basın durumdan nasiplenmiş.
Yani, Saray, krali aşklar yazılmasın diye bazı gazetecileri ‘sulamış’...
* * *
AH, ah, şimdi Belçika'ya kral olamadığıma mı; kralın gayr-ı meşru oğlu olamadığıma mı; yoksa kralın ‘suladığı’ gazeteci olamadığıma mı yanayım ?..
Paylaş