Modern erkeğin suçu

İçinde envayı çeşit zırtapozlukların olduğu katalogları, her seferinde derhal çöpe havale ettim. Ancak işlemiş olduğum bu ‘büyük suç’tan dolayı bir ‘ihtar mektubu’ almış bulunuyorum.

İtiraf ediyorum ki, ‘ihtar’ ne kelime resmen ‘tehdit’ içerikli bir mektupla müşteride ‘suçlu psikolojisi’ yaratılmaya çalışılabileceği aklımın ucundan geçmezdi.

TEK kelime uydurmuyorum, aşağıdaki mektup bendenize gönderildi.

Daha doğrusu, postayla gelen bir kataloğun içinden çıktı.

Ancak, mektubun içeriğine gelmeden önce birkaç şeyi açıklamam gerekiyor.

*

EFENDİM, isim ve adresimi nereden bulmuşlarsa bulmuşlar, ayda yılda bir ‘Modern Erkek’ başlığını taşıyan gayet cicili bicili bir katalog almaktayım.

Kuşe kağıda basılmış bu neşriyatın içinde, ‘m-o-d-e-r-en’ bir adamın sahip olması gerektiği öne sürülen bilimum ıvır zıvırın reklamı yapılıyor.

Ne bileyim ben, örneğin son sayısında, Normandiya Çıkarması’nın 60. yıldönümünü kutlamak için bir ‘GMC’ kamyonun makedini almanız tavsiye ediliyordu.

Öp babanın elini ve tekerleğini tasma niyetine boynuna as!

Yahut, şu kadar uzaklıktaki en küçük detayı gösteren dürbün; kronometresine basıldığı an özel ses veren kol saati; burun ve kulak kıllarını kökünden kesen tıraş makinesi; debriyaja basıldığında ayağı yormayan otomobil makoseni gibi enva-i çeşit ‘tüketim toplumu’ nesnesi, daima ‘Sizin için özel olarak ve çok sınırlı sayıda imal edilmiştir’ ibaresiyle birlikte ‘kakalanmaya’ çalışılıyor.

Hatta öyle bir şey gördüm ki, gözlerime inanamadım.

İn midir, cin midir ne olduğu anlaşılamayan garip bir aparatın altında, ‘Bahçenizdeki kirpileri, onların canına kıymadan ve ultrason ışınlarını kullanarak def edin’ diye yazıyordu.

Fesüphanallah, güler misin, ağlar mısın!

*

TABİİ, aynı zamanda ‘bilhassa’ vurgulanıyor ki, zaten fiyatları el yakan bütün bu ‘enayi tavlama’ zırtapozlukları normal ticarethanelerde satılmıyormuş.

Katalogdaki listeyi işaretleyerek kredi kartınızın numarasını yazacak ve ya posta, ya telefon, ya da internet aracılığıyla firmaya ısmarlayacaksınız.

Ancaak, gelir mi, gelmez mi orasını bilemeyeceğim.

Çünkü, bin şükür, ben böylesine tuzakların tongasına basmayacak kadar akl-ı selim sahibiyim.

Her katalog gelişinde, laf olsun kabilinden göz atıp, derhal çöpe havale ettim.

Zaten de, ‘yüksek şahsiyeti’me yazılmış ‘ihtar mektubu’nu, en baştan beri işlemiş olduğum bu ‘büyük suç’tan dolayı almış bulunuyorum..

Şimdi, mümkün mertebe Türkçeye uyarlayarak aynen tercüme edeceğim.

*

HADİ Bey; geçenlerde müşteri sorumlumuz, kataloğumuzu size düzenli olarak göndermemize rağmen aylardır hiç siparişte bulunmadığınızı hatırlattı.

Ben de bu yüzden şimdi kendime kendime, acaba bunu göndersek mi diye sormaktayım. Belki de artık almak istemiyorsunuzdur.

Eğer böyleyse, doğrusu sizin namınıza üzüleceğim. Çünkü fark ettiğiniz gibi, en iyi ürün ve hediyeleri size ulaştırabilmek için çırpınıp duruyoruz.

Kadı kızında kusur mu arıyorsunuz nedir!

Demek yine de kendimizi size beğendirememişiz.

Malum, kataloğun baskı ve posta masrafları yüklü bir meblağ tutuyor.

İlgilenmeyen müşterilere boşu boşuna göndermeyi sürdüremeyiz ki...

Zaten mesleğiniz icabı siz de biliyorsunuzdur, masrafları asgariye düşürmezsek böylesine ehven fiyatlarla hizmet vermemiz mümkün olur mu?

Fakat yine de sizin adınızı müşteri listesinden silmem o kadar tereddütsüz alabileceğim bir karar değil.

Dolayısıyla, sizinle ayrıcalıklı ilişkilerimiz devam edebilmesi açısından, şahsınıza nihai bir şans daha tanımaya karar verdim.

Kataloğu son defa yolluyorum ve de siparişinizi bekliyorum.

Artık karar verin ! Sizin gibi bir
‘modern erkek’ bilgisayar listemizde kalmak ve başka yerde bulamayacağı şeyleri temin etmek istiyorsa, hemen telefona, faksa, internete sarılır ve arzuladığı ürünlerimizi anında sipariş eder.

Umarım ki bu son fırsatı kaçırmaz ve müşterilerimiz arasında yer edinmeyi sürdürürsünüz.

Sevgi ve selamlarımla’

Sonra da altında ‘müdür’ sıfatıyla isim ve imza yer alıyordu.

*

YORUMUNU zaten size bırakıyorum ama, yemin ederim ki yukarıdaki satırları okuduğumda gözlerime inanamadım ve ‘Doğru mu?’ diye tekrardan göz geçirdim.

Çünkü, beni kişisel olarak da ilgilendirdiği için reklamcılığın hemen her çeşidini bugüne kadar bayağı bayağı incelemiş olmama rağmen, itiraf ediyorum ki ‘ihtar’; ihtar ne kelime resmen ‘tehdit’ içerikli bir mektupla müşteride ‘suçlu psikolojisi’ yaratılmaya çalışılabileceğini aklımın kenarından ve köşesinden geçirmemiştim.

Eyvah, şimdi aldı mı beni bir ‘modern erkek’ olamamak korkusu!
Yazarın Tüm Yazıları