Meyve makedonyası

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Finike elması, frenk armudu, Yafa portakalı, Anamur muzu; mevsiminde Arnavutköy çileği, Yarımca kirazı, topatan kavunu, hatta Tekirdağ karpuzu; hatta ve hatta damağımızın yeni tanıştığı Afrika mangosu, Okyanusya kivisi, Çin lişisi; sonra, tercihen Zanzibar vanilyasıyla rayihalandırılmış ve yine tercihen Antil Adaları tarlalarında kesilmiş kamış şekeri; ve nihayet, yamyam ayıltan cinsten romun içinde iki - üç saat dinlendirilmiş İzmir kuru üzümü...

Meyva salatasının en alası bu nevaleyle hazırlanır ki, tadına doyum olmaz.

Ama inkar edecek değilim, alkol ve kolonyal ürün kapsadığından yukarıdaki reçete alafranga, hadi daha dobra söyleyeyim, su katılmamış Fransız usulüdür.

Ünlü Paris aşçıları kremalı tatlılardan mide fesadına uğramış müşterilere nefes aldırmak için masanın son taamında bu hafif salatayı sofraya koyarlar.

Fakat Fransızlar meyva salatasına ‘meyva salatası’ demezler !

* * *

‘M’ harfini küçük yazarak ‘meyva makedonyası’ derler !

Evet, evet, içinde bin bir çeşit yemiş bulunan kaseyi tanımlarken cennet mekan ecdadımızın altı yüz yıl önce fethettiği ve Ohri dağından Vardar suyuna, Manastır idadisinden Selanik kulesine kadar her karış toprağı ve her tuğla duvarıyla bizim olmuş olan eski Rumeli eyaletimize atıfta bulunurlar.

Çünkü, Harb-i Umumi'de otuz bin askeri buraya gömmeden ve Albert Londres'in komitacı röportajlarını okumadan çok daha önce Fransızlar Balkan'da ilk baktıklarında görmüşlerdir ki, Türk, Sırp, Bulgar, Arnavut, Helen, Ulah, Valak, Yahudi, Pomak ve Rumen, Makedonya bir halklar, diller ve dinler ‘salata’sıdır.

Başka hiçbir mikroskopik coğrafyada bu kadar farklı insan yaşamamaktadır.

Dolayısıyla da, elma, armut, portakal ve muz, doğranmış ve karıştırılmış manav ürünlerinden oluşan türlüye ‘meyva makedonyası’ adını vermişlerdir.

* * *

KUŞKUSUZ, komitacıların piştov - martini - mavzer hesaplaşmaları; önce Birincisi, sonra İkincisi bizi mukaddes Rumeli'den eden Balkan hengameleri; Büyük Harb'in korkunç katliamları; Lozan ertesinin acılı mübadeleleri; son savaşın yeni değiş tokuşları, bugünkü Makedonya artık eski Makedonya değil!

Modern tarihin ilk etnik arındırmalarından birisini yaşamış olan bu bölgede, hangi reçeteyle yapılırsa yapılsın ‘meyva makedonyası’nın vazgeçilmez yemişini oluşturan elma, yani Türk unsuru eksik. Bilhassa eksik...

Varsa da, şimdi devede kulak kalıyor. Heyhat, Antil Adalarının esmer kamış şekeriyle karıştırılmış Zanzibar vanilyası kadar bile rayiha vermiyor.

Öte yandan, efelik taslayan Yunan şovenizminden dolayı uluslarası planda Makedonya adını kullanamasa bile Üsküp başkentli ülke Yugoslavya'nın nalları diktiği 1991 yılından beri bağımsız devlet statüsü taşıyor.

Velev ki, eski ‘salatalığı’ kalmamış olsun, iki milyondan biraz fazla nüfusun üçte ikisini Bulgarlara çok yakın hısım Makedonlar, yüzde otuzunu Arnavutlar, gerisini de Sırp, Türk ve Pomaklar teşkil ediyor.

Biraz Cumhurbaşkanı Gligorov ve Başbakan Corcievski'nin temkinli politika yürütmesinden, biraz da komşu Kosova'daki arbedeninin kulağa küpe olmasından dolayı da, şükür, şu sıralar Makedonlarla Arnavutlar arasında çıngar çıkmıyor.

Her iki halk pek birbirine karışmasa bile asayiş iyi kötü hüküm sürüyor.

* * *

NE var ki, Kosova'nın yeniden kızışması durumunda hem Arnavutların kan kardeşlerine yardıma gitmesi ihtimalinden dolayı, hem de daha şimdiden Üsküp'e yaptırım getiren Miloseviç'in Makedonya'da konaklayan NATO gücünü fırsat bilip bu ülkeye çullanması rizikosundan ötürü yukarıdaki denge sağlam gözükmüyor.

Şu an yemişleri karıştırılmamış olarak bekleyen kaseye kaşık girdiğinde salatanın hemen ekşimesi ve lokma alanın gırtlağında kalması rizikosu var.

Neyze, biz tatlı yiyelim, tatlı konuşalım ve ağız tadı kaçırmadan, ‘meyva makedonyası’ yalnız Fransız mutfak lugatinin bir deyimi olarak bilelim...



Yazarın Tüm Yazıları