Mazoşizm mi, sevinç mi ?

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Mazoşizm bizim genetik formülümüze mi işlemiş nedir, Abdullah Öcalan'ın Roma'ya tüymesi her şeyden önce terörizme karşı kazanılmış askeri bir zafer anlamına geldiğinden ilkin düğün bayram sevinmemiz; sonra da şimdi şartlar büyük olçüde lehimize döndüğünden bu başarıyı siyasi zaferle taçlandırmak için Kürt sorununa akılcı çözüm yolları aramamız gerekirken, hazretin İtalya başkentine kapağı attığı günden bu yana keder ve öfkeyle oturup kalkıyoruz.

Despot tedhişçi Çizme Yarımadası'ndaki ovaya konduğu iki haftadan beri ülke gündemini on beş yılda dazlak dağda ve bin bir melanetle beceremediğinden çok daha fazlasıyla işgal ediyor. Adı batsın, içimiz dışımız Apo oldu.

Önemli bir zafere sevinmek ne kelime, Türkiye duygusal hiddete garkoldu.

* * *

OYSA, anlamıyor muyuz ki bizim böylesine davranmamız esas itibariyle bu çapsız tiranın ekmeğine yağ sürüyor ? Muhterem gökte aradığını yerde buluyor.

Anlamıyor muyuz ki, özünde ne kadar haklı bir talebe dayanırsa dayansın, bizim irrasyonel tepki silsilesi ve kolektif isteri krizleriyle yansıttığımız süper - olumsuz imaj bir yandan PKK'nın ‘mağduriyet’ iddialarına, diğer yandan da Kürt sorununun uluslararası arenaya taşınması çabalarına zemin yaratıyor ?

Anlamıyor muyuz ki bu iddiaları ve bu çabaları bertaraf etmenin yöntemi diplomatik planda, son vukuata ilişkin olarak tavizsiz ama son derece ölçülü ve kılı kırk yaran bir devlet tavrı sergilemekten; politik planda ise sorunu kendi iç bünyemizde ve demokratik çerçevede çözmekten geçmektedir ?

Anlamıyor muyuz ki arkasında asla silinmeyecek bir ‘seri cinayet’ izi bırakmış olan Apo ister Roma'daki Trevi Çeşmesi yalağında su içen tüm kuşları teker teker ağzıyla tutsun, ister Vatikan'daki Aziz Petrus Katedralinde diz çökerek Papa hazretlerine tövbekar günah çıkartsın, bundan böyle ne eski astığı astık kestiği kestik sultasını sürdürebilecektir, ne de asgari bir ‘saygınlık’ kazanarak bir nebze ‘siyasilebileşecektir’ ?

Anlamıyor muyuz ki Batı Türkiye'yi bir Pol Pot müsveddesi uğruna feda edecek kadar salak değildir ve aynı Batı'nın etik değerleri şiddet ve teröre böylesine batmış bir şahsı aklayacak kadar ayağa düşmemiştir ?

Anlamıyor muyuz ki D'Alema hükümeti başına aldığı beladan kurtulabilmek için AB'yi devreye sokmaya çalışmaktadır ve ‘Uluslarası Mahkeme’ balonu İtalya' yı kısa vadede ferahlatabilmek için sunulmuş göstermelik bir alternatiftir ?

Anlamıyor muyuz ki bu martaval ‘mahkeme’nin gerçekleşme şansı yok denecek kadar azdır, ama Türkiye akılcı ve demokratik çözümlere doğru sinyal vermediği ve irrasyonel tepki ve diplomaside ısrarlı davrandığı takdirde, heyhat Kürt sorununun ‘uluslararasılaşması’ tehlikesi vardır ?

Ve nihayet yine anlamıyor muyuz ki Ankara'ya karşı taktik yanlışlar hatta son Roma olayında olduğu gibi aymaz gaflar yapsa bile Batı'nın stratejik bab'da istediği Öcalan'ı ve PKK'yı meşrulaştırmak değil, hem militan kitle aracılığıyla ‘de facto’ olarak Avrupa coğrafyasında mevcut olan ‘Apocuları’ tatava çıkartmadan def veya nötralize etmek; hem de Kürt sorununu çözmüş müttefik bir Türkiye'yi kendi kamuoyu nezdinde meşrulaştırmaktır.

* * *

ÜLKEMİZİN esenliği açısından olaylara en geniş perspektifte ve mümkün mertebe duygusallıktan arınmış biçimde bakmak zorundayız.

Ama madem ki eni konu duygusal bir milletiz o halde ilkin, mazoşistliği bırakıp, teröre karşı kazanılmış gerçek bir zafer ve dağlarda artık ölmeyecek çocuklarımız adına meşru sevinçlere garkolalım. Bu hissiyatımızı dışavuralım.

Apo'nun hangi cehennemde olduğuna hiddetlenmekten çok önce O'nu cehenneme göndermiş olmanın tadına varalım ve farklı aidiyetteki insanların aynı üniter ulus - devlet çerçevesinde fakat kendi ‘realite’lerini sahiplenerek yaşacakları ortak cennetimizi pekiştirmenin formülünü bulmaya çalışalım.



Yazarın Tüm Yazıları