Paylaş
Filanca ne giymişmiş, falanca nasıl ağlamışmış, fişmekan niçin susmuşmuş, bugünden itibaren bütün ‘sosyete’ dergilerinde ve bütün ‘cemiyet’ sayfalarında mutlaka çarşaf çarşaf fotoğraflarını görecek ve sütun sütun haberlerini okuyacaksınız, taçlısı taçsızı; tahtlısı tahtsızı; hanedanlısı hanedansız, dün hemen tüm Avrupa aristokrasisi Fransa'nın Haute-Combe kasabasına toplanmıştı.
Köy klisesinde ayin-i ruhani ve manastır kabristanında defin, son İtalyan kraliçesi Marie Jose de Savoie'nin cenaze törenine katıldılar.
Elli beş yıldır İsviçre sürgününde yaşayan sabık Kraliçe geçen cumartesi günü ve doksan dört yaşında Cenevre'de ölmüştü...
Rabb'ın mağfireti üzerinde olsun!
* * *
EVET olsun... Hem de nur içinde yatsın... Çünkü, girizgahı işin sosyetik yanını maytaba alarak yaptıysam da Marie Jose öyle yatakodası skandalları veya rüküş tuvaletleriyle endam sergileyen ‘süs kraliçeleri’nden değildi.
Tam Türkçe tabiriyle söylersem ayıp kaçar onun için, hanedanlar uyuşmasa bile, kendisini ‘Osmanlı kadındı’ diye tarif edeyim...
Efendim, müteveffa Belçika Kralı 2. Albert'in kızı sıfatıyla dünyaya gelen ve güzelliği yedi düvele destan olan pamuk prensesimiz 1930 yazında, düğün dernek, İtalyan tahtına varis Umberto'yla başgöz edilmiş ve arkasından sicim gibi gözyaşı ve maşrapa maşrapa su dökülerek Brüksel'den Roma'ya uğurlanmıştı.
Malum, o sıra Çizme Yarımadası'nda Benito Mussolini adlı eşek anırmaktadır ve faşizmle içli dışlı Kral 3. Victor Emmanuel mostralık niyetine durmaktadır.
Lafı uzatmayayım, Habeşistan, Arnavutluk, Trablus falan derken, kabak kafalı diktatörden hiç hazetmeyen çiçeği burnunda gelinimiz kendisini savaşın ortasında bulur. Yapabildiği tek şey kocasını ‘Duce’ye karşı doldurmak olur.
Müttefikler 1943 Temmuz'unda Sicilya'ya çıkıp Naziler de misilleme olarak Roma'ya el koyduklarında ise familya apar topar Cenevre sürgününe kaçar.
Marie Jose'nin erdemi işte burada zirveye ulaşıyor, müstakbel kraliçe İsviçre'ye kapağı atar atmaz kapı kapı dolaşır ve para, silah, ilaç, kuzeydeki Alman işgal bölgesinde Hitler ordusuna ve Mussolini hempalarına karşı çarpışan partizanlara yardım toplamaya başlar. Anti faşizmin sembolü haline gelir.
Zafer günü yurda dönüldüğünde de, referandumla onaylanması kaydıyla, zevci 2. Umberto, kıçına tekme savrulan Victor Emmanuel'in yerine geçici kral olur.
Ve bu ahlak timsali aristokrat, adi karaborsacıların bile ‘direnişçi’ diye ortalıkta tafra attığı o sahtekarlık günlerinde, ‘ben başta faşizmle yeterince mücadele etmedim, yüzüm tutmaz’ özeleştirisini yaparak, propaganda yolculuklarında kocasına eşlik etmeyi reddeder. Pek çok gözlemciye göre de, monarşistlerin at başı yenilgisi kraliçenin yokluğundan kaynaklanır.
Neyse, İtalya cumhuriyeti seçer ve 1946 Mayısında topu topu yirmi altı gün tahtta oturduğu için de, yine sürgün yolu gözükse dahi, Marie Jose de Savoie Çizme Yarımadası halkının gönlünde ‘Mayıs Kraliçesi’ sıfatıyla taht kurar.
* * *
İLKEL bir kanundan dolayı hanedan mensuplarının İtalya'ya dönmesi hala yasak olduğundan, ‘Mayıs Kraliçesi’ ikinci yurdunu bir daha göremeden öldü.
Merak zahir annesi Elisabeth'den miras kalmış, Marie Jose de Savoie elli beş yıllık sürgününü avangard sanatların her türlüsüyle ilgilenerek geçirdi.
Asla ve asla da, ne yatakodası skandallarıyla, ne de rüküş tuvaletleriyle ‘sosyete’ dergilerine ve ‘cemiyet’ sayfalarına düştü.
Fakat eminim, dünkü ‘aristokratik’ cenazeyle birlikte mutlaka düşecek.
İtirazım yok onları da okuyun ama, ‘Mayıs Kraliçe’sini ‘Mayıs Kraliçesi’ yapan ve oralarda yazılmayacak olan yukarıdaki esas boyutu da bilin.
Rabb'ın mağfireti ‘Mayıs Kraliçesi’nin üzerinde olsun...
Paylaş