Madamsal gidişat

HADİ hayırlısı, "hoş ve boş madam" işte artık resmen cumhurbaşkanı adayı oldu.

Dikkat, "hanım" değil "madam" dedim, çünkü "yerli"sinden söz etmiyorum.

Burada kastettiğim kişi, Fransız Sosyalist Partisi’ne mensup Segolene Royal’dir!

* * *

MADAM Royal, söz konusu partinin başkan adayını saptamak için düzenlediği ve sonuçları dün sabah açıklanan ön seçimde rakiplerini haydi haydi geride bıraktı.

Dolayısıyla, baharda gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı oylaması çok muhtemelen, "sağ"ın temsilcisi Nicolas Sarkozy’yle "sol" (!) "Madam" arasındaki bir yarışa dönüşecek.

Ve, şimdilik "fifti fifti" gözüktüğü için tabii ki her hangi bir tahminde bulunmuyorum ama, Catherine de Medicis ve Marie Antoinette gibi ipleri perde arkasından çekmiş olan eski kraliçeler hariç, Segole Royal bir ihtimal, altıgen ülke tarihinde Elysées Sarayı’na yerleşen ilk kadın şahsiyet olacak.

Ne diyeyim ki?

* * *

NE diyeyim, çünkü feministler beni "kadın düşmanı" (!) bir "maço" veya "mizojin" ilán eder diye dobra dobra konuşmaktan çekiniyorum ama, daha önce de hafiften bahsetmiştim, bana sorarsanız bu Royal Hanım tamamen tıntın bir kimlik sergiliyor.

Program, ufuk, perspektif, hepsi hak getire! Dış politikadan ise hiç bahsetmeyelim.

Her konuda olduğu gibi burada da muğlaklık ve popülizm arkasına saklanıyor.

Örneğin, Türkiye’nin AB üyeliği hakkında ne düşündüğü sorulunca verdiği cevap aynen, "Fransız halkının tercihi benim de tercihim olacaktır" oldu.

Fesüphanallah! Madamcığım, "silvuple" yani, o "halk, halk" diye dalkavukluğuna soyunduğunuz kitlelerin tercihi hiçbir zaman gökten zembille inmez. İnemez ve inmiyor.

Bir de siz kelám buyurun ki, genel "gidişat"ın rotasını belirlemekte tuzunuz olsun.

Dolayısıyla, evet bana sorarsanız, Segolene Royal’in medyatik cilásı şöyle serçe parmağıyla az biraz kazındığında, altındaki hamlık hurda gemilerin sintine boyasına benziyor.

Zaten de kendisini bunun "hoş ve boş" diye tanımlıyorum.

* * *

BURADA hemen, "sanki ’sağ’ın ’süper yıldız’ı Sarkozy daha mı evlá" diyeceksiniz.

Ne münasebet? Ne alákası var? Bunu söyleyen kim? Tabii ki haşa!

Ha Ali, ha Veli! Daha doğrusu, ha Ali, ha Ayşe! Daha da doğrusu, ha Jan, ha Mari !

Çünkü hiç şüphe yok ki, Royal olamazsa Paris’in yeni cumhurbaşkanı olarak beliren şimdiki İçişleri Bakanı programsızlıkta da, ufuksuzlukta da, popülistlikte de, muhterislikte de, tıntınlıkta da "rakibe"siyle finişe yarışıyor. Háttá, onu bile bir at başı geçiyor.

Ve, al birini, vur ötekine ve iki yanlış asla bir doğru etmiyor.

Zaten Fransa’nın dramı işte bundan kaynaklanıyor.

* * *

EVET evet, mucize gerçekleşmediği takdirde, Fransa gibi bir ülkenin gelecek beş yılda iki çapsız politikacıdan biri tarafından yönetileceğini şimdiden öngörüyorsak, o ülkede ciddi sorun var demektir. O başkentin siyaset mekanizması avara kasnak dönüyor demektir.

En vahimini de, "sol"daki "hoş ve boş Madam"ın ve "sağ"daki "hoş ve kof Mösyö"nün Fransız halkı nezdinde gerçekten prim yapıyor olması oluşturmaktadır.

Bu, demokrasilerdeki genel popülist eğilimlerin haydi haydi ötesine taşan bir olgudur.

Fransa’nın hanidir bir bütün olarak yaşadığı "zihniyet krizi"nden kaynaklanmaktadır.

Ve, dilemiyorum ama sanıyorum ki, önümüzdeki beş yıl boyunca söz konusu krizi daha pek çok defa ve daha pek çok uzun boylu irdelemek gerekecek.
Yazarın Tüm Yazıları