Paylaş
“Kürtçe Anayasa’ya girerse karnınız mı doyacak?”
HAYIR, doymayacak! Hatta aksine, azınlık da olsa bazı Kürtlerin hedeflediği gibi ülke etnik bir federasyona dönüştüğü takdirde Güneydoğu’daki mideler daha da zil çalacak.
Çünkü bu tür idari yapılanmalarda çok kez yaşanan olgu Türkiye’de de tekrarlanacak.
Cebinden çıkarttığı vergilerle o bölgeyi finanse Batı kesimler “mızıkçılık” yapacak.
Ulus-devletin merkezi paylaşım mekanizması dumura uğrayacağından meselâ bir Ege, meselâ bir Trakya, meselâ bir İstanbul giderek “zengin bencilliği” refleksiyle hareket edecek.
Yani oralar da İtalya’nın Padanya’sı, İspanya’nın Katalunya’sı, Belçika’nın Flamanya’sı veya Yunanistan’ın Girit’i gibi dâhili gelirlerin harice götürülmesine rest çekecek.
Ayıkla pirincin taşını, Kürtler Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacak.
Tabii denize kapalı ve etrafı çevrili bir “Büyük Kürdistan”ı hesaba dahi katmıyorum. Dolayısıyla evet, MHP lideri rasyoneldir zira Kürtçe kimsenin karnı doyurmayacaktır.
Ancaaak!
ANCAĞI şu ki, Bahçeli bu mantıki soruyu sormakla hemen diğer bütün siyasetçiler gibi genel olarak “milli mesele”yi, özel olarak da Kürt Sorununu anlamadığını ortaya koydu.
Çünkü tüm o “milli meseleler” gibi o Kürt Sorunu da lügat bab’ında mantıkî değildir.
Sebep – sonuç ilişkisini illâ rasyonel bir temele oturtmaya çalışmanın anlamı yoktur. Konunun yegâne özü, her insanın yaradılış fıtratını mutlaka belirleyen ve asla maddî değil yine mutlaka manevî, ruhî ve vicdanî olan “aidiyet dürtüsü”ne odaklanmaktadır.
Bunu başka bir ifadeyle özetlemeye çalışayım:
“NE mutlu Türküm diyene” şiarını tek koşul koşmak kaydıyla siz isterseniz TC yurttaşı Kürtlere Karun hazinesi bağışlayın. Yine aynı şarta bağlı kalarak bölgeye inayetli devleti, sekiz şeritli otoyolu, yıldırım hızlı treni yahut milyar megabaytlı bilgisayarı bahşedin.
Eğer zoraki veya gönüllü asimilasyon gerçekleşmemişse onlar yine Kürt kalacaklardır.
Benliklerini Kürt hissettikleri müddetçe hiçbir maddiyat bu kimliği etkilemeyecektir.
Nitekim Şumnu yerlisi bir Türk’ün işsizlik sigortası, sağlık hizmeti, vizesiz seyahat için “ne mutlu Bulgarım” demek zorunda bırakıldığını hayal edin, bunu kendiniz anlarsınız.
Kaldı ki seksensekiz yıllık tarih işte ortada, söz konusu asimilasyon gerçekleşmedi.
Ve artık kimse en ufak hayale dahi kapılmasın, bundan böyle hiç gerçekleşmeyecektir.
OYSA yukarıdaki durumun rasyonel, mantıkî ve beynî bir açıklaması yoktur.
Öyle ya, lâfzen de olsa kendini Kürt değil Türk hissettiğini söyle ve nimeti tepme! Hayır hayır, ne rasyonel, mantıkî ve beynî bir açıklama bulamamak, ne de “nimeti tepmek” Kürtlerin irrasyonel, gayr-ı mantıki ve aptal olduğunu anlamına geliyor ve gelemez.
Bu nesnel gerçeklik sadece ve sadece aynı Kürtlerin de sonsuz doğal ve sonsuz meşru olarak yaradılıştaki her varlık gibi insanî fıtratla donanmış olduğunu ortaya koyuyor.
Aileden başlayıp tedricen, klana, aşirete, kavme ve modern zamanlarda da ulusa uzanan; artı, manevî, ruhî ve felsefî olan “aidiyet dürtüsü”nün vazgeçilemezliğini kanıtlıyor.
Dolayısıyla, hayat memat meselesi bir Kürt Sorununa hâlâ ekonomik bakan diğer tüm siyasiler gibi Bahçeli’nin “karnınız mı doyacak” sorusu da ilk bakışta çok rasyonel geliyor.
Ama neşv-i nüvasını insanî fıtratta bulan “aidiyet dürtüsü” genel Kartezyen kuralları aşarak mantık ötesine ve “rasyo harici”ne taştığı içindir ki aslında hiçbir anlam taşımıyor.
Kürt Sorunu “mide” ve beyin meselesi değildir, bir kalp ve bir vicdan meselesidir!
Paylaş