Küresel insaniyet

MALÛM, her boy ve soydan küreselleşme karşıtları iki temel tezle ortaya çıkıyorlar.

Global gelişmenin hem yoksulluğu, hem de eşitsizliği artırdığını öne sürüyorlar.

İddialar doğru mu ve eğer doğruluk payı varsa da, gerçeği nereye oturtmak gerekiyor?

* * *

EVET, mevcut küreselleşme süreciyle birlikte belirli bir kesim fakirleşmektedir.

Ancaak, biline ki söz konusu kesim "üçüncü dünya" veya "geri kalmış ülkeler" diye adlandırılan ve insanlığın çok büyük bir bölümünü barındıran coğrafyada yer almıyor.

Tam tersine, bu sonsuz geniş insanlık aynı küreselleşme sayesinde zen-gin-le-şi-yor!

Yoksullaşan tarafı ise eski sanayi toplumlarının geleneksel proletaryası oluşturuyor.

* * *

ÖYLE ve de nitekim, "Renault" şirketi Brüksel’deki fabrikasını kapatıp bunu Bursa’ya taşıdığı içindir ki, Belçikalı işçi Noel hediyesi olarak plazma televizyon alamaz oluyor.

Yahut, Çin tersaneleriyle rekabet edemeyen "Davies" firması Quebec’teki kızaklarına iflas bandırası çektiği içindir ki, Kanadalı ustabaşı artık her yaz Bermuda tatiline çıkamıyor.

Fakat buna karşılık, Bursa’daki fabrikada ve Şanghay’daki tersanede çalışan eski köylü proleterleşme - şehirleşme sürecini yaşıyor. Evine buzdolabı, cebine de telefon koyuyor

Yani, sanayileşmenin kaymağını çoktan yemiş olan Batı ve onun "işçi aristokrasisi" kısmen fakirleşirken, Doğu ve Güney yarımküre küreselleşme sayesinde zenginleşiyor.

Ve bu açıdan bakıldığında da, globalizasyon karşıtlarının sözümona "sol" (!) nakarat tekrarlaması gerçekle bağdaşmıyor. Aksine, "Batımerkezci" ve "sağ" bir öz yansıtıyor.

Zaten, o Çin’in, o Hint’in, o Brezilya’nın eski köylü, yeni işçisine bir sorun bakalım.

Dünya standartlarına göre çok az ücretle dahi olsa, uluslararası bir holding tezgáhında çalışarak hayat standardını somut biçimde yükseltmeyi mi tercih edecektir?

Yoksa, "eşitlik"ten dem vuran anti-küreselleşmeci lafazanlığa mı bel bağlayacaktır?

* * *

OYSA doğru, küreselleşmenin gelir dağılımındaki eşitsizliği pekiştirdiği bir vakıadır.

Örneğin, Pekinli bir "kızıl milyarder"le ortalama Çinli arasında mevcut olan uçurum, Mao dönemindeki en ayrıcalıklı komünist bürokratla o Çinli arasında varolmuş eşitsizlikten sonsuz defa daha derindir. Aynı şey Hint, Brezilya veya Türkiye açısından da geçerlidir.

İnáyetli devlet ve asgari eşitlik güvencesini sağlamış Batı toplumları için de geçerlidir.

Evet, inkár eden çarpılır, yaşadığımız küreselleşme zengini daha zengin kılmaktadır.

Ancak, buradaki bam telini görmezsek, en hayati noktayı tamamen ıskalamış oluruz.

* * *

O da şu ki, evet zenginler şimdi daha zengindir, fakat fakirler daha fakir de-ğil-dir!

Hayır değildir ve de istatistikler ortadadır! Sarı Asya’dan Kara Afrika’ya, aynı küreselleşme sayesinde en az milyar insan "açlık sınırında yoksulluk" seviyesini aşmıştır.

Dün bin kazanan bugün milyon kazanmaktadır ama, bir kazanan da on kazanmaktadır.

Yani, bire bin eski eşitsizliğin şimdi bire yüz bin olduğunu varsaysak dahi, fakirlerdeki o on puan zenginleşme sonsuz geniş kitleleri kapsadığından, çıta artık yukarılara tırmanmıştır.

Şüphe yok, "ortalama insanlık" küreselleşme sayesinde, ondan önceki "ortalama insanlık"la kıyaslanmayacak oranda daha iyi yaşamaktadrıyor ve bunu da inkár eden çarpılır.

* * *

FAKAT tamam, tabii ki yukarıdaki uçurumu asgariye indirmek gerekmektedir.

Ama, sanayi devrimi başta tüm tarihi atılımların kutuplaşmalarla başladığı ve ortalama yükselişin daha sonra gerçekleştiği başka bir vakıadır. Tersini empoze etmek sı-fır-cı-lık-tır.

Dolayısıyla, zaten nesnel bir olgu olan küreselleşmeyi reddetmek çözüm getiremez.

Çözüm, sivri yanlarını törpüleyerek onu en mümkün mertebe insancıl kılabilmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları