GELDİ geliyor tahminleri yapılırken, dünya çapındaki ekonomik kriz işte kapıya dayandı.
Hadi, iktisatçıların ve bilhassa da borsacıların her vartayı biraz abarttığını varsayalım.
Dolayısıyla da, bugünkü buhranı 1929 feláketiyle kıyaslayanlara mesafeyle bakalım.
* * *
ANCAK, böyle olsa dahi, ABD’de iflas eden en prestijli bankalar ve sigortalar; onların imdadına yetişmek için hem Washington’da, hem Moskova’da, hem Pekin’de, hem de Tokyo’da devreye giren merkez bankaları; dört bir yanda dibe vuran borsa tahtaları; aniden düşüşe geçen petrol ve hammadde fiyatları derken, tabii ki bütün bunlar hafife alınamaz.
Hep periyodik krizler yaşayan ve yaşaması kaçınılmaz olan kapitalizmin bu defaki buhranı, küreselleşmenin etkisinden dolayı, öncekilerden daha fazla can yakacağa benziyor.
Zaten de, Amerika’daki "HP"nin şu kadar bin teknisyen çıkartacağından tutun da, Hint’teki "Mittal"in dört milyar dolar tasarrufa gideceğine dair haberler birbirlerini izliyor ki, bunları o küreselleşmenin "domino sistemi"ne bağlı etki - tepki olarak görmek gerekiyor.
* * *
BİLİYORUM, yukarıda kapitalist sistemden ve onun mukadder krizlerinden söz ettim ya, bizde kendisini "sol" addeten zevat bunun üzerine mal bulmuş Mağribi gibi atlayacaktır.
"Bakın bakın, ’dönek’ (!) bile gerçeği kabul ediyor" diye yaygara kopartacaktır.
Fakat hiç düğün bayram etmesinler, hevesleri yine kursaklarında kalacak.
* * *
EVET yine kalacak, çünkü en önce, miádı çoktan dolmuş Adam Smith’in "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" sloganı ve bir ara epey taraftar toplamış Milton Friedman’ın "Chicago boys"ları hariç aklı başında hiç kimse, ekonominin irrasyonel doğası icábı, kapitalizmin daima krizlere gebe olduğu gerçeğini inkár etmez, etmemiştir ve edemez.
Büyük Frederich Hayek dahi, mümkün mertebe seyrek olsa dahi, kamunun iktisadi vektörlere rota çizmesi gerektiğini; aksi takdirde buhranların kaçınılmaz olduğunu kaydeder.
Zaten, biraz farklılık arz etse bile, yukarıdaki tez bu satırlar yazarının da benimsediği ve John Keynes’in teorize ettiği "müdahil liberal ekonomi" anlayışıyla benzeşir ki, bizim "solcular" (!) anlamaz ama, söz konusu sisteme evrensel lugatte sosyal-demokrasidenir.
Oysa, bugünkü krizde ne o sosyal-demokrasinin, ne de rotalı kapitalizmin suçu var!
O suçu, deyimin tam anlamıyla "küresel vahşi kapitalizm" taşıyor.
* * *
ÖYLE, çünkü Ford işçisi cebinde metelik yokken, ABD bankasından aldığı krediyle jakuzili villa alıyor. O banka da o krediyi verebilmek için dolaylı yönden Çin’e borçlanıyor.
O Çin ise verdiği borcun dövizini, başta yine ABD, ucuz üretimli ihracatla kazanıyor.
Oysa Ford fabrikası, yine el emeği daha ucuz diye, işte fabrikayı Meksika’ya taşıdı.
İşsiz kalan Amerikalı ipoteğini ödeyemiyor; parayı kurtaramayan banka batıyor; ABD devleti Çin’e borcu ödüyor ama aynı Çin, fukaralaşan aynı ABD’ye eski ihracatı yapamıyor
Dolayısıyla da, dünya ekonomisi yavaşladığından petrol ve ham madde fiyatları da düşüyor ki, işte çığrından çıkmış ve ipini kopartmış bu durumun adı vahşi kapitalizmdir.
* * *
EVET vahşidir, zira laçka banka işçiye bol keseden kredi dağıtmaktadır; umursamaz Ford göz kırpmadan fabrika taşımaktadır; beleşçi Çin ucuz el emeği sömürerek mal satmak için Amerikan borcunu finanse etmektedir; ve, her türlü şeffaflıktan yoksun uluslararası finans kurumları da üretime hiç katılmadan, sırf "açıkgözlülükle" (!) parsayı toplamaktadır.
Bu "vahşi küresel kapitalizm"de tüm aktörler suçludur ve tüm aktörler sorumludur.!
Ceremeyi çekecek olan biz seyircilerin suçu ise, o küresel kapitalizmin önüne dokunmadan, onu "insanileştirecek" yönetimleri yine küre sathında iş başına getirememizdir.