Kozmetik hanımabla (son)

EN önce Nuray Mert’le girmek zorunda kaldığım bu polemikten dolayı özür dilerim.

Haberin Devamı

Ama elinizi vicdanınıza koyup şunu kabul edin: Önceki gün bana “liberal amca” diye saldıran ve aşağıdaki nedenlerden ötürü de benim “kozmetik hanımabla” diye vaftiz ettiğim Mert’in demagojisini yiyip yutsaydım, sukût ikrardan gelir sözünü kabullenmiş olacaktım.


Oysa ikrar ne kelime, aksine, aynı Mert o “Şark’ta muteber” müritlerinin ve vasatlık dalkavuklarının gözünü boyayabilir ama bu satırlar yazarına karnaval makyajı vız gelir.  


Dolayısıyla, ilkin pazartesi günkü yazısının maddi ve kasti tahrifatlarından başlayalım.

* * *


MERT
, 1924 yerine 1922 diye yazmamdan hareketle, Hilafet’le Saltanat’ın aynı anda kaldırıldığını sandığımı söyleyerek beni alaya alıyor. Aklı sıra “cehaletimi” (!) ispatlayacak.


Ne zavallı bir mugalâta! İyi okusun, zaten 3 Mart diye belirtmiştim. Bilhassa da ilga kanununu tam adıyla zikrettim. Yanlışı sonra farkettim ki, mal bulmuş Mağribi gibi atlamış. 


Artı, zaten hem aynı yazıda Halife hakkında kaleme aldıklarım, hem de konuya ilişkin olarak daha önce yayınladığım sayısız makale, Osmanlı- Cumhuriyet tarihlerini epey yutmuş bu satırlar yazarının neyi ne kadar bildiğinin delilidir. Kozmetikli icazete hiç ihtiyacım yoktur.


Ama insani bir yanlışla demagojiye sarılan Mert’in grado yükseltmeye ihtiyacı vardır.

* * *


ÖTE
yandan Mert, “Uluengin ABD bombaları altında can veren Afganlılara ‘boku şalvarlı Afganlılar’ demişti” diyerek önce yalan söylüyor. Sonra da konteksti tahrif ediyor.

Haberin Devamı


“Kozmetik hanımabla”
nın makyajcılığına pes, Halep oradaysa arşiv buradadır ve 28 Kasım 2001 tarihli o yazıdaki ifade “Afgan” değil “şalvarı boklu T-a-l-i-b-a-n” şeklindedir.


Üstelik, ABD bombardımanı sırasında Kâbil’de 800 kişinin öldüğü yalanından sonra ve gerçek zayiatın 30 kişi olduğuna dair yapılan BM açıklaması ertesinde kaleme alınmıştır.


Fakat doğru, bu satırlar yazarı Nuray Mert gibi “her tarafı idare etmek” gibi bir oportünist manevracılıkla uzlaşmadığı içindir ki, dün yazdığının altına bugün de imza atar.


Batı düşmanlarının kompleksini uyduruk bir “oryantalizm” (!) masalıyla avutmaz.


Dolayısıyla, onun aksine, “ulusalcı İslamcılar”dan mürit devşirmek sevdasına ne câni Taliban’a karşı “siyaseten doğru” dil kullanır; ne de Hamah katliamının Suriye Baasçılığına “dostluk seferi” (!) düzenleyerek aynı anda “laikçi ulusalcılar”ı kollamaya çalışır.

Haberin Devamı


Evet evet, benin indimde Taliban’ın şalvarı bokludur; Şam’ın hanedanı diktatoryadır ve CHP’nin çarşaf yırtıcılığı zorbalıktır ki, realpolitik devlet siyasetleri ve gündelik politikacı hesapları hariç, “entelektüel namus”a sahip hiç kimse bunların hiçbiriyle uzlaşmaz.


Daima suret-i haktan görünerek bir gün birine, ertesi gün de diğerine çiçek uzatmaz.

* * *


SONRACIĞIMA Mert
, CHP’li duduların çarşaf eylemini eleştirmemi “Cumhuriyet ve Hilafet tartışmalarındaki derinliğin farkında olmayan bir sığlık”la suçlamaya yeltendi.


Eh ne demeli, demek ki “derinlik”i ve “sığlık”ı kimi fersahla, kimi mikronla ölçüyor.


Fakat esas mesele, Nuray Mert’in yukarıdaki tavrı yine “her tarafı idare etmek” ve bunu da “makûl” (!) diye pazarlamak eyyamcılığının başka bir göstergesini daha sunuyor.


Nasıl ki, tam cuntalar ayağa dökülürken; nasıl ki tam darbeciler kodese tıkılırken, nasıl ki tam yargı yasamaya tecavüz ederken, sanki bunlar şu an yaşanmıyormuş gibi Mert aniden “sivil vesayet” diye parladı ve “sahne ışıkları”na kavuştu, işte onun “makûl”u (!) budur!

Haberin Devamı


Yani, hâkim statükoyu gerçekten demokratik bir sisteme dönüştürmek falan değildir.


“Kozmetik hanımabla”
nın kıymeti kendinden menkul o “makûl”ü, kozmetikliğinin doğası gereği, çok fazla göze batan yerlerini makyajla yamayarak eskiyi idame ettirmektir.


Ve, ben dâhil tüm özgürlükçülere hırsla saldırması da onun bu eyyamcı “makûl”ünü makbul saymamamızdan kaynaklanmaktadır ki, Mert’le polemik defterim burada kapanmıştır. 

Yazarın Tüm Yazıları