Kopenhag küpeştesi

KOPENHAG'dan Kopenhag'a! Epey zaman var ki, yukarıdaki kısacık cümle Avrupa'da pek bir dil pelesengi ediliyor.

Bununla, Danimarka dönem başkanlığını ora başkentinde noktalamış 1993 zirvesinden gelecek aralık ayında tekrar aynı şehirde yapılacak zirveye kadar olan süreç çağrıştırılıyor.

Malum, ‘‘Duvar’’ın yıkılması ve komünizmin çöküşü ertesinde gerçekleştirilen ilkinde AB liderleri iki temel nokta saptamışlardı:

Bir; İskandinav limanın adıyla lugate giren ve bizim de hanidir yerine getirmeye ‘‘çalıştığımız’’ etik demokrasi ve liberal ekonomi kıstaslarını...

İki; onları hayata geçiren ülkelerin de Topluluk'a üye olabileceği duyurusunu.

Eh, dokuz yıl az buz şey sayılamayacağından, kazın ayağı yine Kuzey doklarına bakan o ünlü Denizkızı heykeli önünde kopacak.

Her kim ki verdiği sözü tutmuş ve kendisini ‘‘Kopenhag kriterleri’’ne göre ayarlamıştır, üç aşağı beş yukarı, üyelik için kesin tarih alacak...

Getirmemiş olan ise hava cıva alacak!

* * *

ŞİMDİ
eğri oturalım doğru konuşalım, bin defa eyvah, biz AB'ye en uzak aday olduğumuz ölçüde, bunun tam aksine, o hava cıva almaya da en ‘‘yakın’’ adayız.

İtekle babam itekle, yukarıdaki kıstaslar bir türlü hayata geçmiyor. Geçemiyor.

Hamasi bir ‘‘onur’’dan (!) dem vurup aslında verilmiş sözden caymanın en büyük onursuzluk olduğunu unutanlar öylesine pis çelme atıyorlar ki, gitti gider dahi gider, bu defa tren değil, Karaköy rıhtımından Kopenhag'a kalkan vapurun son filikası bile kaçmak üzere.

Ecevit'in sıhhati, Apo'nun kellesi, Denktaş'ın kaprisi derken, Boğaz çıkışında ters akıntılar çok güçlüdür, nihai çare, filikanın cankurtaran simitini yakalayabilmek için Sarayburnu önünden denize atlayıp çalakulaç yüzmeye çalışmak da fayda getirmeyebilir.

Hey biz kör müyüz, yolcusu olmak istediğimiz Kopenhag vapuru palamar çözdü ve iskele aldı, Liman lokantasının masasında hala garsonla dalaşa dalmanın ne alemi var?

* * *

OYSA
, çok, çok az kalmasına rağmen bugün dahi saliselik bir zamana sahibiz.

Çünkü, geçen hafta Sevilla'da gerçekleşen AB Zirvesi'nin özetle bize söylediği şu:

‘‘Bak, gemi iskele aldı ama kılavuz kaptanı taşıyan motor rıhtımda duruyor.

Derhal ona atla ve Danimarka limanına kalkan vapuruna yetiş.

Yani, ne halt yap, yap, Brüksel Komisyonu'nun 12 Ekim'de yayınlayacağı ve Kopenhag Zirvesi'ni etkileyecek olan
‘İlerleme Raporu'na dek somut şeyler gerçekleştir.

Bunların performans derecesine göre, bir ihtimal sana üyelik müzakerelere başlama tarihi vereceğim.

Olmadı, hala vapurun yolcu listesinde kaldığını teyit edeceğim.

Eğer otomobile, otobüse, taksiye atlar Çanakkale Boğazı'na yetişirsen de, telsizle haber gönderip, çeyrek yol, orada dahi seni tekneye alacağım.

Ama aksi takdirde başının çaresine bak ve gemi Kopenhag'a vardığında, keyifle küpeşte dayanarak Denizkızı heykelini seyredebileceğin hayalini unut !’’

* * *

UNUTACAK
mıyız? Vapur aralık ayının tam Noel arifesinde kıpır kıpır ışıldayacak olan Kuzey limanına girdiğinde, biz, samur kürkümüze sarıp sarmalanarak çıktığımız güverteden o güzeller güzeli Denizkızı heykeline bakmayacak mıyız?

Suların yakamozunda Andersen masallarının büyüsüne dalmayacak mıyız?

Oysa, hala ve hala, saliselik dahi olsa vakit var!

Keyifli küpeştelere yaslanarak hayal kurabilene.
Yazarın Tüm Yazıları