BÖYLE giderse artık ben de komplo teorisyeni kesileceğim.
Ağzım torba değil ya, aşağıdaki türden bir senaryo uyduracağım:
EFENDİM, Hanefi Avcı’nın tutuklanması aslında bir “derin devlet” kumpasıdır. Adalet mekanizmasının AKP iktidarı ve Gülen camiası emrinde olduğuna inandırmak için, iyi saatte olsun güçler tarafından kasten gerçekleştirilmiştir. Tevkifat, kamuoyunda eski Eskişehir Emniyet Müdürü’nün sırf yazdığı kitaptan dolayı kodese sokulduğu kanaatini yaratmak amacını gütmektedir. Dolayısıyla da “sivil vesayet” tezleri çok daha geniş bir kitlede kabul göreceğinden, aynı iktidara ve aynı camiaya yönelik tepki hızla ivme kazanacaktır. O halde, aman sakın görünüşe aldanmayın ve geri plandaki hinliği sezinleyin!
HAYIR, tabii ki böyle bir şey yok! Ortada ne bir “derin”, ne de bir “sığ” devlet komplosu var! Kesin bir şey söylemek istemiyorum ama ilk izlenim olarak, yine ölçüyü kaçırmış bir adli merciin başına buyrukluğu varmış gibime geliyor. Çünkü neresinden bakılırsa bakılsın, hatta “Devrimci Karargâh” ilişkisinde şüpheler mevcut olsun, Avcı’nın tutuklanması yukarıdaki komplo teorisine ters yönden hizmet ediyor. Yani, senaryoyu senaryo olmaktan çıkartıp onu aksi doğrultuda gerçek kılacak bütün unsurları, bütün öğeleri ve bütün endişeleri barındırıyor. Hele hele, zanlının yazdığı kitaptan hemen sonra mahreme ilişkin “ifşaatlar”ın da (!) aniden ortaya saçıldığı göz önüne alınırsa, “pis kokular” daha da çok mide bulandırıyor.
PEKİİ, Avcı’nın tevkifinde gerçekten de iktidar ve camia parmağı var mı? İhtimal vermiyorum! Bir kere, o iktidar herhalde avanak değil! Yukarıdaki tutuklamayla birlikte “sokaktaki adam”ın ne düşüneceğini hükümet de en az benim kadar öngörecek kapasitedir. Dolayısıyla, kendi ayağına ateş etmek anlamına gelen bir tevkifat kararı intihar olur. Öte yandan, mümtaz din adamı Fetullah Gülen Hocaefendi ve camia önderlerinin sürekli olarak intikamcılıktan uzak durulmasını vaaz ve tavsiye ettikleri düşünülürse, Hanefi Avcı’nın “cemaat talimatı”yla (!) mahpusa sevkedildiği iddiası da bana inandırıcı gelmiyor. Ancaaak!
ANCAĞI şu ki, farklı ve zıt ideolojik kamplara ayrışmış Türk adalet mekanizmasının karşı taraftan “öç alma” veya “gözdağı verme” dürtüleriyle donanmış hakimler, yargıçlar, savcılar barındırdığı da kesin bir vakıa oluşturuyor. Bunu Bursa’daki sağır sultan bile biliyor. Dolayısıyla, Avcı’nın tutuklamasında yukarıdaki kanatlardan her hangi birinin söz konusu dürtülerle hareket etmediği yönünde ne bahse girebilirim, ne de tez geliştirebilirim. Zaten, belki sütten çıkmış ak kaşık masumların değil ama evrensel ölçeklerde usul hukuku mağdurlarının gerçek suçlularla birlikte haksız yere içeride bırakıldığı “Ergenekon” soruşturması ve davası tam iki buçuk yıldır sürüyor. Başka bir hakkaniyetsizlik sergiliyor. Yani, Türkiye’deki o adli mekanizmanın tamamen keyfi, tamamen öznel ve tamamen “yorumsal” (!) pratiklere açık kapı bıraktığı diğer bir hayati gerçeği oluşturuyor. Ülkemizdeki laçka sistem, yasa uygulayıcıların o yasayı kendi mezhebine göre ve dört bir yana çekiştirebileceği inanılmaz bir elâstikiyet arzediyor. Sübjektif hukuk hüküm sürüyor. Ve Hanefi Avcı’nın tevkifi de dâhil temel, ana ve esas sorun buradan kaynaklanıyor. Artık şu veya bu komplo teorisini çöpe atmak ve adaleti a-d-i-l kılmak zamanıdır!