Kime bilet kime kısmet

KABUL, dereyi görmeden paçaları sıvamamak ve temkinli davranmak gerekiyor.

Fakat yine de şu olgu artık önemli ölçüde kesinlik kazandı:

ABD seçimlerindeki Demokrat Parti adayı büyük ihtimalle Barack Obama olacaktır.

Özellikle de, Parti "ákil adamları"nın Florida ve Michigan delegelerine ilişkin olarak aldığı son idari karar, zaten rakibini geriden izleyen Hillary Clinton’un şansını daha da azalttı

* * *

YUKARIDAKİ gelişme, önceki günkü Porto Riko oylamasını yitirmesine rağmen, melez adayın "sihirli rakam" diye tanımlanan ve iç bünyedeki delege çoğunluğuna tekabül eden 2.118 sayısına çok yaklaştığı anlamına geliyor.

Nitekim, belki bugün gerçekleşecek Montana ve Güney Dakota önseçimleri ertesinde; ama daha büyük olasılıkla da hafta sonu, Obama kendisini başkan adayı olarak ilán edecek.

Eşek amblemli partinin 25 Ağustos’ta Denver’de başlatacağı "Demokrat Konvansiyon" ise "malûmun ilámı" niteliğini taşıyan bir "teferruat" oluşturacak.

Dolayısıyla da, bu defa ihtiyat payını birdenbire çıkartmak kaydıyla, sıfatı "beyaz" olan Saray’a ABD tarihinde belki ilk kez, derisinin rengi "ak" olmayan bir lider yerleşecek.

* * *

EVET, buradan itibaren bir değil bin ihtiyat gerekiyor!

Çünkü en önce bir; Bush’un sekiz yıldır hem ülkesine, hem de dünyaya "illálllah" dedirttiği olgusundan yola çıkmak ve dolayısıyla da, bunun tepkisel meyvesini toplayacak bir Demokrat Parti’nin seçimleri mutlaka kazanacağını varsaymak, ancak müneccimbaşılık olur.

Böyle "çantada keklik" bir olasılık ufukta gözükmüyor.

Zira iki; Obama - Clinton çelişkisinin devam ediyor olması ve böylelikle de karşı taraftaki "bölünmüşlük" imajının pekişmesi, John McCain’in şahsında kendi adayını çabucak belirlemiş bir Cumhuriyetçi Parti’nin ekmeğine yağ sürdü ve de hálá sürüyor.

O halde de üç; fazlasıyla "muhteris" bir portre çizen eski "first lady"yi "şimdiye kadar neden centilmence çekilmedi" diye eleştirenlere hak vermek gerekiyor mu?

Doğrusu, bunun cevabını tam kestiremiyorum.

* * *

KESTİREMİYORUM, çünkü hadi, zaten Washington ricáliyle içli dışlı Clinton’un Obama’yla karşılaştırılmayacak oranda yönetim tecrübesine sahip olması; artı, onun Amerikan orta sınıflarını siyahi adaydan daha fazla cezbetmesi gibi nesnel olguları geçelim.

Fakat, aynı Hillary Clinton büyük ihtimalle ikinci bir stratejiyi de hesaplıyor.

O da şu ki, bugüne dek kasten pes etmeyen New York senatörü çok muhtemelen, finişe yaklaşan rakibini hiç olmasza diğer bir uzlaşmaya zorlamak peşinde koşuyor.

Yani, en çok delege çıkartan adayın başkan, ikincinin ise yardımcı olarak seçimlere gireceği ve "ortak bilet" anlamında "ticket" denilen hedefi de yedekte tutuyor.

Başka bir deyişle, eski "first lady" yarışı atbaşı sürdürmekteki ısrarıyla bir anlamda, Barack Obama’yla son bir pazarlık daha yapmak kartını da elinde bulunduruyor.

Bunu da Clinton ağzından şöyle özeleyebiliriz:

* * *

"BARACK bana bak ve de beni yendin diye hiç kasılmadan, aklını başına topla!

Eğer náçiz şahsımdan başka bir yardımcı saptar ve McCain’le hesaplaşmaya öyle girersen, bilesin ki orta sınıflar sana oy vermek yerine sandık başına gitmeyecekler.

Artı, sen pek toysun ve Washington’daki dolaplar karşısında tongaya basarsın.

İyisi mi, sana
’ak oy’ getireceğim ve mahremde göz kulak için şu ’ortak bilet’i paşa paşa kabullen de, seçimlere ikili girelim".

Bu senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini çok yakında beraber göreceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları