Kim kimi yıpratıyor?

"YERLEŞİK kurumları yıpratmak için sistematik kampanya yürütülüyor"!

Tabii ki anladınız, şimdilerde hiç durmadan dil pelesengi edilen bu iddia, gizli-açık "Ergenekon" yandaşlarının veya sempatizanlarının yeni tezini oluşturuyor.

Vakıa doğru, 18 Mayıs’taki Tandoğan fiyaskosundan sonra, gösteri öncesindeki o vaveylalı çağrılara rağmen Pazar günü yine in cin top oynayan İzmir "Cumhuriyet Mitingi" nin (!) de ortaya koyduğu gibi, hazretler her geçen gün toplum vicdanından daha çok tecrit oluyorlar

Ancak, beyin yıkayabilmek için papağanlığı sürdürmekten de vazgeçmiyorlar.

Ve tabii, burada kullandıkları "yıpratılan kurum" ifadesiyle de esas olarak, bütün ümitlerini "süngü atmasına" bağladıkları TSK’yı kastediyorlar.

Pes ve de fesüphanallah!

*

EVET, pes ve de fesüphanallah, çünkü acaba hangi ülkede yaşıyoruz?

Acaba onlar Türkiye’de, bizler de Patagonya’da falan mı nefes alıyoruz?

Sorarım size, bugüne dek o kurumları; üstelik de anayasal kurumları, "yıpratmak" falan ne kelime, açıkça ayaklar altına alarak üzerlerinde defalarca tepinmiş olanlar kimlerdir?

Hatırlatmak için bari sayayım:

*

27 Mayıs 1960 biir; 12 Mart 1971 ikiii; 12 Eylül 1980 üüüç ve 28 Şubat 1998 döört!

Moderni ve post-moderniyle bu ülkede tam dört tane askeri darbe gerçekleşti.

22 Şubat 1962; 21 Mayıs 1963; 9 Mart 1971; 27 Nisan 2007, dört de girişimi oldu.

Artı, "andıç"lar, "lahika"lar, sosyetikleri ve "Ku Klux Klan üyelerini" (!) mimleyen "fişleme"ler bir yana; yok "Sarıkız"ı, yok "Ayışığı", yok mehtabı, yok kameri falan, cihet-i askeriye bünyesinde kızağa konulmuş binbir kumpas ortaya çıkartıldı.

Çetelesi tutulamayacak kadar çok sayıdaki "kaş çatmaları" zaten hesaba katmıyorum.

Ve, kurumları kimin yıprattığı kör parmağım gözüne böylesine açıkken, siz ciddi ciddi ve TSK’yı kastederek, "onu yıpratmak için kampanya düzenleniyor" buyuracaksınız.

Bunu bir tek benim küláhım yutar!

*

ŞİMDİ Allah rızası için, yukarıdaki iddiaların sahipleri hiç olmasa bir defalığına eğri oturup doğru konuşsunlar da, ağızlarındaki baklayı dobra dobra dışarı çıkartsınlar.

Evrensel kıstasların hüküm sürdüğü bir rejimde yaşamayı kabulleniyor musunuz?

Yani, asla ayrıcalığı ve dokunulmazlığı olmayacak bir ordu kurumunun da diğer temel demokrasi kurumlarına bağlı olduğu ve onları yıpratmaya cüret ve cesaret edemediği; edenler çıktığı takdirde ise suçluların emir komuta zincirinde işleyen askeri mahkemede değil, tüm demokrasilerde olduğu gibi, sivil hakimler tarafından yargılanmasını onaylıyor musunuz?

TSK "İç Hizmetler Kanunu"nun derhal kaldırılmasına he diyor musunuz?

*

BUNLAR kıvırtılacak ve yan çizilecek sorular değildir. "Ama"sı, maması da yoktur.

Dolayısıyla, son "AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı" ister gerçek, ister sahte olsun, yarım yüzyıldan kısa bir sürede dört askeri darbe yaşamış, dört darbe girişimiyle karşı karşıya kalmış ve sayısız "andıç", "lahika" ya da "fişleme"yle ağzına biber sürülmüş Türkiye demokratlarının söz konusu belgeden "pimpiriklenmesi" sonsuz meşrudur. Sonsuz haklıdır.

Hatta, yukarıdaki somut ve nesnel tablo, "ulusalcılar"ın hayali "Sevr paranoyası"yla karşılaştırılmayacak ölçüde, gerçekten de bir "paranoya" zemini sunmaktadır.

Ama sen yine de "yerleşik kurumlar yıpratılıyor" diye dezenformasyon yapacaksın.

Oysa artık karar verelim, neyi "yerleşik" kılacağız, demokrasiyi mi, militarizmi mi?
Yazarın Tüm Yazıları