DERİN devlet adına özgürlük ve demokrasiye panzehir ideoloji üretmeye çalışan emekli büyükelçi, ‘‘Kuzey Kıbrıs Ekmek Elden Su Gölden Türk Cumhuriyeti’’‘‘Cumhurbaşkanı’’ Rauf Denktaş aleyhinde düzenlenen gösterilere burnundan soluyor.
Eh haklıdır, eğer bir ülke nüfusunun yüzde yirmisi tek bir meydanda toplanıyorsa, o ülkeyi ‘‘kurtarmak’’ iddiasıyla ortaya çıkanların ‘‘asabatı’’ tabii ki fena halde bozulur.
Nitekim, aynı emekli büyükelçi yukarıdaki duruma kulp takabilmek için, ‘‘Radikal’’ gazetesinin kendisine bahşettiği köşede ikide bir, çamur at izi kalsın hesabı, söz konusu gösterileri Slobodan Miloseviç'i iktidardan kovan 5 Ekim 2000 protestolarıyla karşılaştırıyor.
Teşbihte hata olmaz, Çetnik savaş suçlusuyla Türk cemaat önderi arasında şöyle ya da böyle paralellik kurulmasını ben değil sabık diplomat düşünsün.
Ama, ‘‘bon pur loryan’’‘‘entelektüel’’in bu kıyaslamayla çağrıştırdığı ana noktayı, Denktaş'a karşı, Miloseviç'e olduğu gibi ‘‘hariçten’’ kumpas kurulduğu teorisi oluşturuyor.
Anladınız, ‘‘Rum parmağı’’ veya ‘‘Avrupa komplosu’’ var demeye getiriyor.
‘‘Hıyanet-i vataniye’’ edebiyatının ucuz esans kokusunu ise es geçiyorum.
* * *
BİR; eğer Lefkoşa'daki Denktaş karşıtı gösteriyle Belgrad'ın anti Miloseviç eylemini nüfus oranına vurursak, Sırp başkentine üç - dört milyon protestocunun toplanması gerekirdi.
Oysa bu rakkam taş çatlasa iki - üç yüz bin civarlarında kaldı. Onda biri bile değil...
Neyse, karşılaştırmadaki sonsuz maddi tutarsızlığı fasulyeden sayayım ve ‘‘iki’’ diyerek, derin devlet ‘‘ideoloğu’’nun dil altında dolandırdığı baklaya geleyim.
Sabık elçi burada, Çetnikbaşı'na muhalif bazı belediye başkanlarının çok sınırlı bir subay grubuyla anlaşıp kendi kent otobüsleriyle Belgrad'a insan taşımasını; hatta yollardaki barikatlara tedbir olarak bir kaç buldozeri de konvoya katmasını kastediyor olmalı...
Bilemiyorum ama belki, ‘‘cihet-i askeriye’’ hariç Kıbrıs'ta da aynı şey tekrarlanmıştır.
Eğer öyleyse, ne var bunda? Denktaş'ı hezimete uğratan muhalif parti belediyelerin ulaşım imkanı sağlaması ‘‘komplo’’ mu addedilecek? Yerel demokrasiler bunu sıradan sayar.
Fakat acaba ‘‘nasyonal cumhuriyetçi’’ sabık elçi başka bir şeyi daha mı kastediyor?
Yani, Miloseviç'in Batı ‘‘gizli servisleri’’ tarafından düzenlenmiş bir kumpasla devrildiğini, bunun da Kıbrıs'ta Rum veya Avrupa tarafına tekabül ettiğini mi çağrıştırıyor?
* * *
YOK, böyle bir şey! Kuyruklu yalan! 2000 yılının ‘‘Ekim günleri’’ ertesinde yapılan tüm araştırmalar ortaya koydu ki, Çetnik kasabı bizzat Sırp muhalifler iktidardan süpürdü.
Batı'yla kısmen ilintili tek tük sivil toplum kuruluşlarının rolü devede kulak kaldı...
Ama doğrudur, Miloseviç de, familyası da, avenesi de ‘‘Batı gizli servisleri komplo kurdu’’ diye bas bas bağırdılar. Zaten, hazret Lahey'deki sanık kabininde de nakaratı yineliyor.
Ufacık bir delil göster! Nanay... Minnacık bir ispat sun! Yok...
Eski elçinin dilinin altındaki bakla ne olursa olsun, atılan çamurun da izi dökülüyor.
* * *
ŞU kesin, özgürlük ve demokrasi karşıtları, her planı, her öneriyi, her takvimi kadı kızında kusur bularak mutlaka reddeden ve reddecek olan ‘‘Kuzey Kıbrıs Ekmek Elden Su Gölden Cumhuriyeti’’ ‘‘Cumhurbaşkanı’’Rauf Denktaş'ı sonuna dek destekleyecekler.
Zaten tersi de maddenin tabiatına aykırı olurdu. Aralarında kader ve çıkar birliği var.
Çünkü, Ada'da barışçı çözüm Türkiye'de de özgürlükçü ortam anlamına gelecek.
Bu da, ülkemizin, AB'de şekillenen demokrasi uygarlığıyla bütünleşmesini getirecek.
Dolayısıyla, Denktaş'a karşı bizzat Kıbrıs'taki Türk kitleler mi ayağa kalkıyor, ‘‘kurtarıcılar’’ bu defa komplo teorilerine ve ‘‘hıyanet-i vataniye’’ edebiyatına sarılacak.
Eh, ketenpereye gelip yutarsanız, afiyet şeker olsun...