Hadi biz ‘öteki’ addediliyoruz, peki şu Dan öğrenci kapı komşusu Hollanda'nın başkentini neden bilmiyor? İtalyan Luca nasıl oluyor da Sırp Helena'nın Ortodoksluğunu ıskalıyor? İspanyol Pilar Cervantes latifemi niçin anlamıyor?
Oysa, çift hazırlık, çift dikiş, çift tektir, ben haytabaşında daha lise diploması yok. Ancak, coğrafya dersinde kömür istatistiklerini; tarih dersinde Hammurabi Kanunlarını, felsefe dersinde de Rousseau‘Emile’sini öğrenmişim.
Sıkı mı öğrenmemek? Elime son tasdikname de tutuşturulursa, pederim ‘boş gezenin boş kalfası, gel bakalım sırtında falakayı kırayım’ diye canıma okur.
Dolayısıyla, bir, birazdan sevgilim olacak olan Praglı Draha Çaystakova en başta Doğu Avrupa'dan gelmiş yaşıtlarım; iki, ‘elit’ liselerden çıkmış bazı Fransız öğrenciler hariç, Batı'lı akranlarımın kısırlığını çok yadırgadım.
Bizim klasik müfredata şükür, gençlik kampında ‘dahi’ (!) pozları attım.
* * *
YUKARIDAKİ anektodu bana, dün okuduğum bir ‘OECD’ raporu hatırlattı.
Zira, ‘Kalkınma ve Ekonomi İşbirliği Örgütü’ 32 ülkedeki on beş yaş grubu arasında çok geniş bir soruşturma yapmış ve Finlandiya ve Kanada gibi istisnai yerler hariç, Batılı öğrencilerin fecaat durum sergilediğini saptamış.
Cebir, trigonometri ayrıntıya girmeyeceğim ve şu kadarını söyleyeyim, özetini yazmaları için gayet sıradan bir metin öğrencilere verildiğinde, büyük çoğunluk ‘taka tuka’yı ‘mantar tıka’ anlamış. Öküz tren bakar gibi bakmışlar.
Mesela, ‘filozof, bilgin ve bestekar diyarıyız’ diye övünen Almanya, Avusturya'dan aparttığı ve genel eşitçilik yerine küçümen çocukları hiyerarşik ayırımcılığa tabi tutan orta eğitim sistemine bir de 68 Mayıs'ı sonrasının o ültra liberal ve ultra budala ‘serbestçiliğini’ eklediğinden, hanidir dershane sıralarında andavallı öğrenci üretiyormuş. Keratalar pek bir gemi azıya almış.
Bırakın Hegel, Heine ve Heidegger'in ‘3 H’sını, eğer Berlin'in şımarık piç kurularına öğretmenleri Bavyera Alpleri hakkında soru sorsa, eminim, Prusyalı veletler ‘totaliter eğitime hayır’ diye sınıfın altını üstüne getiriverirler.
Sonra da, boş kafa daha da tıntınlaşsın diye okul önünde esrarlı cigara yakarlar ve evde pederin koltuğuna kurularak, salak salak ekrana bakarlar...
Humbolt soğuk su akıntısı mı, o da ne, yeni çıkan dondurma markası mı?
* * *
OECD soruşturması benim eğitim sistemine ilişkin tezimi doğrulamış oldu.
Tabii ki ‘eti senin, kemiği benim’ değil; tabii ki boşuna bir ezbercilik değil ama ben kendi hesabıma, belirli bir disiplini, belirli bir kültürü ve belirli bir temeli mutlaka zorunlu kılan ‘k-l-a-s-i-k’ bir eğitimden yanayım.
Çüşünüz, öyle yan gelip yatmak ve bedavadan diploma almak yok!
Evet, tarihte Hammurabi kanunları ve Mohaç Savaşı; coğrafyada nehir debisi ve kömür istatistiği; fizikte Pascal yasası ve Biruni antronomisi; felsefede İbn Rüşd‘Kitab-ül Nefs’i ve Rousseau‘Emile’si; edebiyatta da Nedim vezni ve Joyce gezintisi, bunlar sistematik biçimde öğretilmelidir ! Bunlar hayattır!
İfrat-tefrit meselesi, otuz yıl önce ben ilk aşamasını saptamıştım ve işte son OECD raporu da bugünkü vahim durumu ispatlıyor, endazesinden çıkmış bir ‘liberal eğitim’ (!) yalnız ve yalnız küçük budalalar ve küçük cahiller üretir.
Böyle bir gelişme ise ‘elit’lerle ‘avam’ arasındaki uçurumu derinleştirir.
Dolayısıyla, ‘hadi bakalım çocuklar, ders bitiminde sizden Cemil Meriç’in özetini istiyorum ve sen kerata tek dur, alimallah hemen sınıftan atarım'!