"DOMİNO teorisi" deyimi esas olarak 1950 Kore Savaşı’yla diplomatik lügate girdi. Şöyle ki, nasıl dik sıralanmış domino taşlarından birisine dokunulduğunda diğerleri de yıkılır, buna benzer biçimde, bir yıl önce Mao’nun iktidara geldiği Çin’in bir cazibe ve fesat merkezine dönüşmesiyle birlikte, tüm Güney Asya’nın da komünizme kayması ihtimali doğdu.
Nitekim, ABD’nin önce söz konusu Kore’ye, ardından da Hindiçin Yarımadası’na müdahale etmesi yukarıdaki kaygıdan kaynaklandı.
Ve eğer orta vadeye yararsak, kısmi önlemeye rağmen, "sükûnetli sabah" ülkesinden sonra Vietnam, Laos, Kamboçya falan, oyunun taşları gerçekten de teker teker devrildi.
İşte aynı "domino teorisi" bugün de Kosova bağımsızlığı ertesinde gündeme geliyor.
* * *
BİRİNCİ endişe, zaten "Balkanlaşmak" deyiminin 19. yüzyıl nihayetinden beri kavmiyetçi kavgaları tanımlamasından anlaşılacağı gibi, bütün bir eski Rumeli’mizi kapsıyor.
Çünkü, kabul Kosova’nın ezici çoğunluğu Arnavut’tur ama, aynı etnisiteden insanlar hem Tiran başkentli "anavatan"da; hem de coğrafi açıdan yoğun azınlıklar olarak, yine eski Yugoslavya’nın kadavrasından doğmuş olan Makedonya ve Karadağ’da da yaşamaktadır.
Orta - uzun vadede bir "Büyük Arnavutluk" iradeciliğinin gelişmeyeceğini ve bunun da zaten "netámeli" diğer iki "devletçik"e yayılmayacağını kim garanti edebilir?
Kaldı ki, bizzat Kosova’nın kuzeyi Sırp çoğunluk barındırdığına göre, onların da bu kez Belgrad başkentli diğer "anavatan"la birleşmek istemesini meşru saymak gerekmez mi?
Artı, tekrar aynı şekilde, Bosna - Hersek Federasyonu bünyesindeki "Sırpska Cumhuriyeti"nin de söz konusu Sırbistan’a katılmak arzusu haksız addedilebilir mi?
Daha ötesi, Romanya Transilvanya’sı ve yine Sırbistan Voyvodina’sı Macar azınlıktan oluştuğuna, onların da Budapeşte’ye "meyletmesi"ni "doğal" (!) karşılamak icáp etmez mi?
Soruları her bir bölge ülkesine uzatabiliriz ki, devrilecek domino taşlarında sınır yok!
* * *
KOSOVA bağımsızlığı ertesindeki ikinci kaygı ise Balkan’ın da çok ötesine taşıyor.
En, en batıdaki İskoç ve Bask dağlarından, en, en doğudaki Kafkas dağlarına uzanıyor.
Tamam, Rusya’nın Belgrad’ı desteklemesi özünde "Slav dayanışması"na oturdu.
Fakat, Çeçenistan’dan Dağıstan’a ve Kuzey Osetya’dan Çerkezistan’a, Moskova’nın "domino etkisi"nden korktuğu da bir gerçek oluşturuyor.
Zaten AB üyesi İspanya’nın dahi "hayır" demesi, o Basklara ek olarak Katalanların, háttá Endülüslülerin ve Galiçyalıların bile aynı sevdaya kapılması endişesinden kaynaklandı
Listeyi çok, çok daha uzatarak, Karabağ Ermenilerinden Seylan Tamillerine, "devrilmeye" (!) aday ve de bilhassa arzulu, sonsuz domino taşı sayabiliriz.
Ve işte, "Balkanlaşmak" denilen şey küresel çerçevede budur ki, modernist salçaya bulanmış ilkel kávmiyetçiliklerin "mikro milliyetçilik"e dönüşmesiyle eşanlamlıdır.
* * *
PEKİ, endişeler haklı mı? Kosova bağımsızlığı "domino etkisi" yapacak mı?
Cevabı şu ki, olguyu saptıyorum ama müneccimbaşı olmadığımdan, yanıtı bilmiyorum.
Zaten de, gaipten haber vermeye yeltenerek "biliyorum" diyenin de alnını karışlarım.
Böyle sorulara ancak, ABD’nin "soğuk savaş" başlatmak için Kosova bağımsızlığını kışkırttığını öne süren meczup ve provokatör "komplo teorisyenleri" lebbedek láf yetiştirir.
Oysa, yanıtı yalnız ve yalnız, öngörülemez bir kaos insanlık tarih verecek.
Bir ihtimal, belki bazı domino taşları devrilecek, belki de bazıları devrilmeyecek.
Bir ihtimal de, belki bazı taşların aklı başına gelecek ve evrensel oyun ağır basacak.
Fakat, daha "Balkanlaşmak" deyiminin yerleştiği an kesin cevaplanmış bir soru var:
"Mikro"suyla da, "makro"suyla da kávmiyetçilik daima belá saçtı ve de saçıyor.