ÇARŞAMBA günkü yazısında ABD'yle AB arasındaki ‘makas’ın hızla açıldığını saptayan Cengiz Çandar, tercihini onyıllarca önce ve doğru olarak Yaşlı Kıta'dan yana yapmış olan Türkiye'nin şimdi ‘Amerikamı, Avrupa mı? Hangisiyle, nereye kadar? Niçin ve nasıl?’ sorularını sorması gerektiğini vurguluyordu.
Noktayı da ‘son günlerde AB aleyhinde tetiklenen kampanya ve provokasyonun bu gelişme ve tartışmalarla ilgisini kuramıyor musunuz? sorusuyla koyuyordu.
* * *
TABİİÇandar’ın ‘kampanya ve provokasyon’la kastettiği şey, ulusal ve uluslarası hukuku hiçe sayan hırsızların Ankara'daki AB Temsilcisi Karen Fogg'dan çaldığı postayı Doğu Perinçek adlı Maocu aracılığıyla ‘ifşa etmesi’.
Ben de en baştan beri vurguluyorum, ‘vukuat’ın kökü çok derinde.
Mesele dönüp dolaşıp, ‘Amerika mı, Avrupa mı’ sorusunda düğümleniyor.
Sicili zaten malum ve eti budu belli Perinçek'in şu sıra ‘süper anti - Amerikancı’ havalarda dolanıyor olmasını falan da boş geçin.
Söz uçar yazı kalır, Pekin'de çizilen rota icabı düne kadar Washington'u ‘barış cephesi’nde ilan edip ABD Konsolosuyla el sıkışmayı büyük tezahüratla duyuran bu adamcağız şuymuş veya buymuş, hiçbir kıymet-i harbiyesi yok.
Eğer gölge perdesinin arkasında Hayali Küçük Ali olmasaydı Hacivat'ı kim seyrederdi? Sahne berisinde ip çeken usta bulunmasaydı kuklaya kim bakardı?
Burada önemli olan tek şey, aporttaki ‘tetikçi’nin önüne Fogg'un yazışmasını atan hırsızların neyi istediği. Daha doğrusu, neyi istemediği.
Ve cevap göz çıkartmıyor mu? Bağırmıyor mu? Haykırmıyor mu?
O hırsızlar Türkiye'nin AB'yle bütünleşmesini i-s-t-e-m-i-y-o-r-l-a-r!
* * *
TEK ama tek bir doğru var, bugün Türkiye'nin Yaşlı Kıta'yla bütünleşmesini istememek, Türkiye'nin Yeni Dünya'yla bütünleşmesini istemektir.
Brüksel yoluna taş koymak, Washington yoluna asfalt dökmektir.
Yani, ‘Amerika mı, Avrupa mı ?’ sorusuna birincisiyle cevap vermektir.
Üçüncü bir seçenek yok. Yakın gelecekte de olmayacak.
Hiç kuşku duymayın, ‘tetikçi’ aracılığıyla Karen Fogg'un postasını ‘ifşa etmiş’ olan hırsızlar da böyle bir ‘üçüncü yol’ olmadığını biliyorlar.
Hatta benden daha iyi biliyorlar ve onların tercihi A-B-D-'dir.
* * *
ONLARIN tercihi ABD'dir, zira Avrupa'nın özgürlük coğrafyasına dahil olmak için belirli demokrasi standartlarıyla donanmak zorunluluğu vardır. Şarttır.
Oysa Amerika'da böyle bir zorunluluk yok. Sam Amca kayıt kuyut getirmiyor.
Zaten etik çıtasını daima Yaşlı Kıta'dan çok daha aşağıda tutmuş olan Yeni Dünya, 11 Eylül sonrasının hercümercinde bunu artık en alt seviyeye indirdi.
Ankara'yı stratejik addeden Bush yönetimi her şeyi yiyip yutmaya hazır.
Dolayısıyla, etrafı iyi kolaçan edin ve kim ki demokrasi ve özgürlüklerin genişlemesinden gocunuyor, Fogg'un postasını çalan hırsızları onlarda arayın.
Ve, leb demeden leblebiyi anlayanların hemen farkettiği gibi de, özünde derin bir ‘pro Amerikan’ strateji üreten bu ciddi kumpasın, ‘gölge savaşı’nın bazı ‘dezenformasyon’ operasyonlarındaki klasik bir taktiğe uygun biçimde, kasten ‘anti Amerikan’ etiketli bir provokatör seçilerek düzenlediğini bilin.
Üstelik, eğer aynı ‘tetikçi’ aracılığıylanamlu nişangahına bir yandan, bugün demokrasi ve özgürlükleri en çok sahiplenen ve AB tercihini net şekilde dile getiren ANAP lideri Mesut Yılmaz, diğer yandan da Avrupa coğrafyasına yakın duran Dışişleri Bakanı İsmail Cem konuluyorsa, artık ayan göz çıkartan ‘puzzle’nin parçalarını yerine oturtamayacak kadar kör olmayın.
Ankara'daki ‘Fogg harekatı’‘Amerika mı, Avrupa mı?’ sorusuna ‘Amerika’ cevabını verenlerin tezgahıdır ve zaman bunu net biçimde doğrulayacaktır.