Kandil Dağı’na projektör

AŞAĞIDAKİ listeye uluslararası ajansları ve görüntülü medyayı dahil etmiyorum.

Benim izlediğim kadarıyla, İngiltere’de "Guardian", "Times" ve "Independent"; Fransa’da da "Le Monde", Kandil Dağı’nda röportaj yapan yazılı basın organları oldular.

Ve, bu sonuncusuna yansıyan bazı noktalar hayati önem arzediyordu.

Oysa, aynı röportajı zaten gayet kısa biçimde alıntılayan Türk medyası bunları es geçti.

Halbuki, Fransız gazetenin satır aralarında, dün burada sormuş olduğum sorulara, kesin olmasa bile "doğruya en yakın" cevabı getirebilecek çok ciddi ipuçları yatıyordu.

* * *

SORULARI tekrarlayayım, PKK neden sittin senedir Kandil Dağı’nda barınabiliyor?

Sayısız operasyona rağmen niçin hálá ininden çıkartılamıyor?

Vur - kaç yaptıktan sonra da aynı ine nasıl tekrar kaçabiliyor?

Dolayısıyla da, "sorumlu"yu Türk hükümetinin "alargalık"ında; TSK kurmayının "taktik eksiklik"inde ve Erbil yönetiminin "müsamahákárlık"ında mı aramak gerekiyor?

* * *

HAYIR hayır hayır, çünkü aşağıda yalnız o hayati noktalarını aktarmakla yetineceğim ve cuma ve cumartesi günleri Patrick Claude imzasıyla "Le Monde" gazetesinde yayınlanan röportaj, "sorumlu"nun (!) ne Ankara, ne TSK, ne de Erbil olduğunun ispatını tekrar sundu.

Esas "sorumlu"yu bizzat Kandil Dağı’nda aramak gerektiğini gözler önüne serdi

Yani, bütün tarafların elini kolunu bağlayan şeyin coğ-raf-ya olduğunu ortaya koydu.

Zaten, eğer satırları alıcı gözüyle okur ve bunlara bir de eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal’ın yöredeki PKK’lılar için, "tepelerine bomba yağarken, mağarada saz çalıp eğleniyorlardı" dediğini eklerseniz, "sorunlu coğrafya" gerçeğini derhal mimleyeceksiniz.

* * *

"BURADA dünyanın en mükemmel doğal kalelerinden birisi başlıyor.

Göz alabildiğine kabak dağlar, binlerce mağara, zıpkın uçurumlar ve kerpiç ve taştan yapılmış bir kaç sefil köy kümelenmesi(...)

İki haftadır artmakta olan bütün uluslararası baskılara rağmen, Irak Kürtleri şimdilik, sahip oldukları yüz bin kişilik peşmerge ordusunun bir tümenini dahi dikkafalı
"kuzenler"inin üzerine yollamaya niyetli gözükmüyorlar.

Hayır, öyle etnisite akrabalığı gibi romantik bir gerekçeden dolayı falan değil!

Sadece, geçmişte
Saddam’ın askerlerinden kaçarken kendileri de oraya sığınmış olduklarından, bizzat tecrübeleriyle biliyorlar ki, Kandil Dağları zaptedilemez.

Zaten de gizli servis şefi
Masmur Barzani El Cezire ekranında bunu kabullendi.

Nitekim, bizi yol kenarındaki bir mazgalda kabul eden
"komutan" Bozan Tekin (PKK’lı kastediliyor) "buraları Büyük İskender bile fethedemedi" diyerek gülüyor. (...)

* * *

"OYSA Erbil yönetimi, eski iki düşman kardeş Tálábani ve Barzani’nin ağzından, PKK faaliyetlerinin kendi projesini engellediğini açıkça söylemekten çekinmiyor. Artı, Talábáni daha şimdiden "ya silahı bırakın, ya Irak Kürdistan’ını terkedin" diye rest çekti.

Bazıları da, Ankara’nın Kürt özerk yönetimi tanımasına karşılık geniş çaplı bir Türk... Amerikan harekátına yeşil ışık yakılması için alttan alta pazarlık öneriyorlar.

"Kumandan" Tekin ise, "bu dağlar Kürttür. Kalmak için kimseden izin alacak değiliz! Dünyadaki hiç kimsede de bizi buradan çıkartamaz" diye yüksek perdeden gürlüyor".

* * *

EĞER kör değilsek, zaten öyle kör kandil falan da değil, yukarıdaki röportajın Kandil Dağı’na ve ötesine ilişkin olarak sorduğumuz suallere bin vatlık projektör tuttuğunu görürüz.

Ve cevabı onun ışığında bulmalıyız ki, mağaraların karanlığına sürüklenmeyelim!
Yazarın Tüm Yazıları