KAĞIZMAN’ı bilmiyorum. Yolum hiç düşmedi. Haritada bile bocalayabilirim.
Ama, Kars’ın ilçesini öylesine ve öylesine çok duymuşluğum var ki!
Nur içinde yatsın, ‘Kurtalan Ekspresi’nin baş kondüktörü Barış Manço düdüğü ‘Kağızman’dan çıktım yola’ diye çaldı mıydı, kulak alışkanlığı, gerisi ağzımdan dökülür. Belde sakinleri şanslılar, müzikte adı geçen bir mekán kolektif hafızaya kazınmış olur.
* * *
O sıra‘Kurtalan Ekspresi’ henüz tınılarla özdeşleşmemiş. Buna iki-üç yıl daha var. Eh İstanbul çocuğuyum ve treni en önce, lokomotifin dizel homurtasından tanıyorum.
Sonra, Feneryolu-Göztepe arası, makinist akşam sükûnetini uzun düdükle bölecek.
Ben de muhtemelen, külüstür pikapta kırk beş devirli bir Bob Dylan dinliyorum.
Delişmen ses ‘Like a Rolling Stones’un hüznünde ilk ergenlik kaygılarını anlatıyor.
Zaten belki de aynı anda‘beat kuşak’ öncüsü bir JackKerouc romanı okuyorum.
‘Hey trampetli adam, bir şarkı söylesene / Ne uykum, ne gidecek yerim var’ diye başlıyor ve ‘Bana bugünkü her şeyi unuttur / Tá ki yarın olana kadar’ diye bitiyor.
‘Kurtalan Ekspresi’ akşam melankolisini yırtıyor ve ilk varoluş kaygısını duyan ben Dylan’ın ‘Bana bugünkü her şeyi unuttur / Tá ki yarın olana kadar’ıyla kaçıyorum. Fakat, Manço’nun ‘Kağızman’a ısmarladım nargele’sine daha hálá epey var?
* * *
KARS ilçesine ısmarlanmış bir nargileyle, ABD’nin Minnesota eyaletinde doğmuş bir folk-rock şarkıcısı arasında ne bağ olabilir ki? Aras kasabası nire, Amerikan ovası nire?
Sırf ‘Mr Tamburine Man’ bestesi Birds’den Stevie Wonder’a sayısız müzisyen tarafından icra edilmiş efsanevi Dylan nerede, son tahlilde yerel olan sevgili Manço nerede?
Nitekim, dünkü ‘Hürriyet’in otobiyografiye atfen yayınladığı ve Dylan’ın Kırım kökeninden bir Kağızmanlı olduğunu duyuran haberi okuyunca, küçük dilimi yuttum. Ben ki iláhımın Zimmerman isimli bir Yahudi olduğunu ezberlemiştim, ‘Kırgız’ soyadı taşıdığını ve Amerika göçmeni bir ailemizden indiğini öğrenince, tam şaşkolozladım.
* * *
AMA neden olmasın, çünkü alıcı gözüyle bakıldığında Tatari hatlar taşıdığı görülüyor.
Dolayısıyla, belki de soyu has Türk ama dini Musevi Kırım ‘Karaitler’inden iniyor.
Üstelik, can arkadaşım Stelyo Berberakis’in ecdádı dahil, müslim ve gayri- müslim, 1878 Türk-Rus savaşı ertesi Çarlığı reddederek İmparatorluğumuza dönen ahali sayısızdır.
Ayrıca, yine ‘Memalik-i Osmaniye’den Yeni Dünya’ya göçen ve Latin Amerika’da bugün dahi ‘Turco’ diye anılan Ermeni, Arap, Karamanlı, Balkanlı tebamız da sayısızdır.
Ancak, Sabiha Sertel’in eski etüdü hariç ne bir Allah’ın kulu bu sonsuz zenginliği hakkıyla araştırmıştır, ne de ülkemiz onları mánen sahiplenmek için minicik girişim yapmıştır.
Nitekim, Kayseri eşrafından Elya Kazancıoğlu’nda veya şimdi Kağızman Tatarı Bob Dylan’nda olduğu gibi, bunları daima otobiyografilerden öğrenmek zorunda kalmışızdır.
* * *
GERÇİ, vefat günü benim buradaki çağrıma rağmen Kayserililer en ünlü hemşerilerini sahiplenmek tenezzülünde bulunmadılar ama, galiba yine de artık bir şeyler değişiyor.
Kağızman ve Kars belediye başkanları, Osman Yüce ve Naif Alibeyoğlu’nun Dylan’ı sahiplenerek onu çağırmaları, dev bir zihniyet devrimi müjdeliyor. Hayatımız evrenselleşiyor.
Zaten Bob Dylan orada ister ‘Like a Rolling Stones’u, ister ‘Mr Tamburine Man’i tımbırdatsın, ‘Kurtalan Ekspresi’ne atladığım gibi, geldiği an Kağızman’da olacağım. Dönüşte ise aziz Barış Manço’yu da anarak, ‘Kağızman’dan çıktım yola / Oy, evrenseli yakala yakala’ diye türkü tutturacağım.