ŞÜPHE yok, "Memleketimden İnsan Manzaraları" çok muhteşem bir başyapıttır.
Ve, epika içinde epika, NazımHikmet Ran o "Manzaralar"a yaydığı diğer şáheseri "Kuvvayı Milliye Destanı"nda, tam İzmir taarruzu öncesi, Nurettin Eşfak’a şöyle dedirtir:
"Bizim İstiklál Marşı’nda aksayan bir taraf var, / bilmem nasıl anlatsam.
Ákif, inanmış adam. / Fakat onun ben / inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Beni burada tutan şey / şehit olmak vecdi mi? / Sanmıyorum.
Meselá bakın: / ’Gelecektir sana vaadettiği günler Hakk’ın’./Hayır.
Gelecek günler için ayet inmedi bize. / Onu biz kendimiz / vaadettik kendimize".
* * *
ANLAŞILACAĞI gibi, dev komünist şairin dev ümmetçi şaire burada yönelttiği eleştiri, kendisinin benimsemiş olduğu materyalist ideolojiden kaynaklanıyor.
Mehmet Ákif’in milli marşta da din metafiziğine atıfta bulunmasını benimsemiyor.
Evet öyledir ve özellikle sonraki kıtalarda, pek çok iláhi referans zikredilir.
Manzûme yukarıdaki "şehádet", "vecd", "Hakk" kelimelerine ek olarak, "hilál", "helál", "iman", "Hûda", "iláhi", "mábed", "secd" gibi diğer İslami kavramları da içerir.
Ancak, "Safáhat" yazarı imáni tercihini zaten hiçbir zaman saklamamıştır.
Bunu tavizsiz sahiplenmek dürüstlüğünü ve namuskarlığını hep sürdürdüğü içindir ki de, Cumhuriyet İdeolojisi’yle kesinkes çeliştiği an Mısır sürgününe gitmeyi tercih etmiştir.
* * *
VE bin şükür, ondan çeyrek yüzyıl sonra bu defa kendisi Rusya sürgününe gitmek zorunda kalan Názım Hikmet de aynı ölçüde dürüstlük ve namuskárlık insanıydı.
Nitekim, Nurettin Eşfak’ın ağzından "Ákif inanmış adam" deyişi de, fikri ve felsefi açıdan zıt kutupta yer alsa dahi, Sezar’ın hakkını Sezar’a verdiğinin ispatı ve delilidir.
Ama derhal söyleyeyim ki Ran’ın yukarıdaki eleştirisi, en azından serzenişi, haksızdır.
Buna mim koyalım, şimdi yine aynı konuya daha güncel bir çerçevede geliyorum.
* * *
"ULUSALCI - kuvvacı" cihetin en "sivri" isimlerinden addedilen ve 28 Şubat’ın öncülerinden olan emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu da aynı "İstiklál Marşı"na ilişkin olarak, yukarıdaki eleştiriyi kısmen çağrıştıran başka kelámlar buyurdu.
Resmen Nazi sicilli ve aynen Hitler perçemli Nihal Atsız’a da hayran olan paşamızın "Cumhuriyet" gazetesinde döktürdüğü satırları tek bir virgülüne dokunmadan aktarıyorum:
* * *
"BU fark Türk milliyetçisi Nihal Atsız’la, şeriat ümmetçisi Mehmet Akif’in düşünyapısındaki fark kadardı. Bugün coşkuyla okuduğumuz İstiklal Marşı’mızın 10 kıtalık tümmetnine ’Hakk’, ’ezan’, ’cennet’, ’iman’ gibi sözcükler ustalıkla yerleştirmiş. (?)
"(Milliyetçiler kastediliyor) Vasiyetinde Arapları yeni düşman, Amerikalıları yarınki düşman olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihal Atsız’ın yolunu terk ettiler!.."
Breh,breh, breh, demek artık ey Türk titre ve kafatasçı Atsız hayranı paşanı izle!
* * *
TABİİ ben, "ulusalcılık" sözcüsü Silahçıoğlu’nun "Atatürk’ü Anlayan Tek Şef: Hitler" manşetli o "Cumhuriyet" gazetesinde, 2. Savaş boyunca aynı gazetede gamalı haç satırları döşenmiş olan diğer general Erkilet’in yerine adaylık koyup koymadığını bilemiyorum.
Ancaak, "İstiklál Marşı" konusunda emekli askere söyleyecek iki çift láfım olacak.
Zira, asla Büyük Názım Hikmet’le karşılaştırmak gafletine düşmüyorum ama, paşanın Büyük Ákif’e yönelik veryansını, Ran’ın idealist yanlışına ek olarak bir de cehálet içeriyor.
Bunu yarın, ulus-devlet marşlarındaki "iláhi boyut" çerçevesinde inceleyeceğim.