EN önce ve de son kez olarak bir açıklamada bulunacağım. Artık gına geldi.
ArielŞaron’lu İsrail’in saldırı ve zulüm politikalarını ne zaman eleştirsem, gizli ‘anti-semitizm’ yapmak ve sinsi ‘Yahudi düşmanlığı’ körüklemekle suçlanıyorum.
Buna ‘amalgam’, yani gerçeği kasten başka yöne doğru çarpıtmak denir.
Karnım tok, yutmuyorum ve de taviz vermeyeceğim!
* * *
ÇÜNKÜ, bırakın benim böyle iğrenç ve çirkef bir ırkçılıkla uzak yakın ilintimin bulunabilmesini, Halep oradaysa, arşiv buradadır, bu satırların yazarı her boydan ve soydan ‘anti-semitizm’e karşı bodaslamadan mücadelenin hep ilk öncüsü oldu.
Üstelik, Musevi kökenli sayısız dost, yoldaş ve sevgiliye ek olarak, Yahudiliğin insanlığa emsalsiz bir ‘hümanizma’ ve ‘etik’ armağan ettiğini defalarca vurguladı.
Ek olarak, mazlum Filistin halkının meşru taleplerini sonuna dek savunmasına rağmen Davudi yıldızlı ülkenin güvenlikli varoluş hakkını da aynı oranda sahiplendi.
Yahudiliğin, Siyonizmin ve İsrail’in ayrı şeyler olduğunu ise durmadan tekrarladı.
Zaten,yukarıdakilerle tam zıt kutupta ahkam kesenlerin, ‘Yahudi tohumu’ndan (!) ‘Siyonist uşağı’na, bini bir paraya kendisine savurduğu sövgüler ortada.
Ve, o hazretlerin küfürnamesinde de karnım tok! Vız gelir, tırıs geçer.
Belki burada ‘ne İsa’ya, ne Musa’ya’ yerine ‘ne Muhammed’e, ne Musa’ya yaranamamak’ demek gerekecek ama, ben kimseye yaranmak için yazmıyorum.
Bildiğimi, düşündüğümü, öngördüğümü vurgulamakla yükümlüyüm ve nokta.
* * *
İŞTE bu bildiğim, düşündüğüm ve öngördüğüm şeylerin başında ise şu geliyor:
Şaron liderliğindeki İsrail’in Filistin halkına karşı uyguladığı saldırganlık ve zulüm politikası sürdüğü müddetçe, bırakın çözüm umudunu, dünya çapındaki ‘uygarlıklar çatışması’ giderek daha da çok ivme kazanacaktır. Kazanıyor da.
Eski önder Şeyh Yasin’den bir ay sonra yeni Hamas lideri Abdülaziz El Rantisi’nin Cumartesi günü Gazze’de katledilmesi de buna tuz biber ekti.
‘Ama o da şiddet vaaz ediyordu’ diyerek son cinayete mazeret aranamaz!
Bu, ‘dinsizin hakkından, imansız gelir’ türü ilkellik mantığını yansıtır.
O takdirde de, ‘çifte standart’a başvurmadan, ‘kana kan, intikam’ diyen diğer aynı ilkel mantığı; yani Filistin tedhiş eylemlerini de kabullenmek gerekir.
Birinin devlet, ötekinin örgüt terörü bir dehşet kısır döngüsüdür ve kimin önce, kimin sonra başlattığı tartışması da ancak meleklerin cinsiyeti kadar kıymet taşır.
Üstelik Ariel Şaron’un cüreti ip kopartmaya vardırması, ‘W’ rumuzlu Bush’un 1967’den beri geçerli ABD siyasetini dahi çöpe atıp, işgal edilmiş Filistin’deki ‘oldu - bitti’ Yahudi yerleşim birimlerini ‘yeni realite’ diye tanımlamasından kaynaklandı.
Beyaz Saray’ın maceraperestliği hiç olmadığı oranda zıvanadan çıktı.
Dolayısıyla, travmalı düz mantıklar ‘çıfıt Yahudiyi Haçlı Amerika okşuyor’ hükmüne varınca buyrun cenaze namazına; daha doğrusu ‘uygarlıklar savaşı’na.
* * *
VE, bunları söylemek ne ‘anti-semitizm’, ne de ‘Yahudi düşmanlığı’dır!
Aksine, sırf Davudi kökenden ötürü Şaron’lu İsrail’i dahi savunan ve Musevi hümanizmanın şüphecilik ve özeleştirellik etiğini es geçen bir ‘diaspora’, soykırım inkarcısı ‘negasyonist’lerinki dahil, o rezil ‘anti-semitizm’in değirmenine su taşır.
Biline ki, bugün yeryüzü Yahudiliğinin en büyük ‘Yahudi düşmanı’, saldırganlık uygulayan ve ‘medeniyetler çatışması’ kışkırtan yukarıdaki zulüm politikalarıdır.