Paylaş
EVET evet, meğersem PKK’ya “hadi saldır” komutunu Tel Aviv vermişmiş. Çünkü böylelikle İsrail hem Ankara’dan “öç” (!) almışmış, hem de Davudi yıldızlı ülke Türkiye’yi doğu Akdeniz’den “püskürtmek” (!) stratejisinde yeni adım atmışmış. Hatta “İslamcı - ulusalcı” kalemşörü olduğu gazetede “Batı Müslüman Soykırımına Hazırlanıyor” kışkırtmacılığı yapan malûm provokatörün “ifşaat”ına (!) göre, aynı İsrail bir de Alman üretimi “nükleer denizaltılar”la devriye gezerek ülkemize “ihtar” (!) çakıyormuş. Hazretin pervasız yalanları bir değil, üç değil, on değil, Irak Savaşı’nda da ABD’nin Mersin’den atom bombası taşıdığını; Amerika kıtasını Çinlilerin keşfettiğini veya Somali’deki Etiyopya işgalini yine ABD’nin emrettiğini uyduran ve her şişişinde de havaya bakıp ıslık çalan bu tehlikeli yüzsüzün son atmasyonunu açığa çıkartmak için önce şunu vurgulayayım:
BİLİNE ki ne Berlin şimdiye dek tek bir atom reaktörlü denizaltı inşa etmiştir, ne de Siyonist devletin su altı füzesi teknolojisine sahip olduğuna dair en ufak bir kanıt mevcuttur! Üstelik biraz askeri aktüaliten haberdar olan herkes İsrail donanmasının kara ve hava ordusuyla kıyaslanmayacak oranda zayıf olduğunu mimlemiştir. Sahil muhafaza işlevlidir. Türk Deniz Kuvvetleri de hem nicelik, hem nitelik olarak ondan kat be kat üstündür. Fakat doğru, Tel Aviv yukarıdaki tür spekülasyonları kasten muğlak bırakır. Bırakır ki, aslında çok ödlek olan “İslamcı – ulusalcı” komplo teorisyenleri tongaya bassın ve İskenderun’daki PKK baskınını bile “her şeye kadir” (!) Siyonist devlete yorsun! O halde hadi ben de işkembe-i kübradan atayım: Efendim İsrail sırf baskını değil, aynı zamanda aynı İskenderun’daki Katolik Piskopos cinayetini de emretti ki, hem Türkiye’ye “ihtar” sertleşsin, hem de ülkemiz prestij yitirsin! Var mı yan bakan, yutan yutar ve de afiyet şeker olsun!
İMDİİ, Allah rızası için söyleyin, daha ilk çıktığı günden beri bizler şu PKK’yı kimin “maşası” (!) addetmedik ki? Kimin “oyuncağı” (!) diye tanımlamadık ki? Şimdi can ciğer dost kesildiğimiz Suriye zaten malûm da, İran’la ilişkiler limoniyken uzun süre “molla parmağı” keşfetmemiş miydik? Saddam Irak’ından da şüphelenmedik mi? Ardından, kullandığı silahlar Rus malıdır diye Moskova “güdümünde” saymadık mı? Sonra, çuval muval derken, armut piş ağzıma düş Apo’yu bizzat ABD’nin teslim etmiş olmasına rağmen yine de “PKK Amerikan himayesindedir” diye yeri göğü inletmedik mi? Tabii bilumum AB ülkelerini de teker teker geçelim ki, belki Patagonya hariç yedi düvelde hangi ülke varsa, bizler onların her birini Kürt şiddet örgütünün arkasında gördük. Ve de şimdi geldi sıra İsrail’e, zira meğer İskenderun baskınını o “emretmişmiş” (!).
BUNLAR akıl değil! Bunlar gülüp geçilecek şeyler hiç değil! Bunlar dehşet tragedya! Bunlar, muazzam bir “öteki” korkusuyla, dolayısıyla nefretiyle yatıp kalkan ve kendi iç bünyesindeki Kürt sorununu yine kendi çözümlenmediği müddetçe de PKK’nın veya PKK’ların bitmeyeceğini anlamayan sonsuz paranoyak zihniyetlerin habis tezahürleri ki, işte “laik ulusalcı”sından “İslami ulusalcı”sına dek onların hastalıklı ruhunu kemirmeye devam ediyor. Ve bu hasta ruhlar komplo teorisi üstüne komplo teorisi uydurarak, İskenderun’daki baskını ciddi ciddi İsrail’in Türkiye’yi Akdeniz’den püskürtmek hamlesi olarak sunabiliyor. Ne diyeyim, akıl akıl, gel de korkakların, nefretlerin ve meczupların beynine takıl!
Paylaş