Paylaş
Aziz Matta İncili'nin 26'dan 35'e kadar olan ayetlerinde şöyle denir: ‘... Cebrail Melek Rabb tarafından, Celile’de Nasıra denilen şehre, Davudi evinden Yusuf adındaki adama nişanlı Meryem isimli kıza gönderildi. (...) O'na, işte Ruh-ul Kuds'den gebe kalıp bir oğlan doğuracaksın diye buyurdu'.
* * *
CEBRAİL Aleisselam'ın iki bin küsur yıl önce Bakire Meryem'e yukarıdaki haberi verdiği Nasıra kenti Hıristiyanlığın en kutsal yerleri arasındadır.
Zaten İseviler buraya ‘Mukaddes Müjde’ ibadethanesini inşa etmişlerdir.
Salibi inançtan insanların hacı mertebesine erişmeleri için Ortadoğu'nun en büyük istavrozlu mabedi olan katedrali de mutlaka tavaf etmeleri gerekir.
Bu ilahi gelenek din mitolojileri açısından son derece normal ve meşrudur.
Hazreti Muhammed'in Mirac'a yükseldiği ‘Hacer-i Muallak’ taşı üzerindeki ‘Kubbettü’s Sahra' İslam için nasıl sonsuz önemliyse, ‘Mukaddes Müjde’ Kilisesi'nin de Hıristiyanlık için aynı önemi taşıması kadar doğal bir şey olamaz.
Olamaz, olamaz da, şu sıralar Celile'nin kutsi şehrinde kıyamet kopuyor...
Hatta tüm Filistin, İsrail ve de üstelik, İsevi alem karışmış durumda...
* * *
EFENDİM, Frenkçe ‘fundamantalist’ kelimesini bu defa gerçekten tam hak eden bir bölüm ‘İslami zevat’ (!) iki - üç yıl önce tutturdu ki, ‘Mukaddes Müjde’ kilisesinin tam karşısındaki meydana mutlaka bir de cami inşa edile!
Nasıra resmi İsrail toprakları arasına dahil ya, bir önceki Tel Aviv Başbakanı Benjamin Netanyahu zorluk çıkartmadan yapım iznini verdi.
Hıristiyanların buna tepki göstereceğini bildiğinden, O'nun hesabı açık...
Böylelikle, hem böl yönet taktiği uygulayarak İsevi ve Muhammedi Arapları birbirine düşürecek; hem de bağımsız Filistin'in mukaddes yerlerde güvenlik sağlayamacağı iddiası için koz elde edecek. Eh, Netanyahu'dan farklı olsa bile bu taktik yeni başbakan Barak'ın da işine geliyor... O da onayı yeniledi.
Oysa, tehlikeyi sezdiklerinden, hem FKÖ, hem de Müslüman ulema yapıma baştan beri karşı çıkmıştı. ‘Provokasyon’ diye uyarmışlardı.
Ama ne Arafat'ın, ne Kudüs ‘Yüksek İslam Şurası’nın ‘hayır’ demesi fayda etmedi ve ‘fundamantalistler’in gövde gösterisiyle önceki gün temel atıldı.
Tören arifesinde de Hıristiyan hiyerarşi gelişmeyi kınamak ve dünyanın dikkatini çekmek için kutsal mabetlerin kapısına iki gün süreyle kilit vurdu.
Papa ise Vatikan'dan devreye girerek İsrail hükümetine protesto yağdırdı.
Bütün bunlar olurken de, ‘camici müminler’in (!) başı Süleyman Ebu Ahmet Efendi, ‘Arafat bize ne karışabilirmiş... Onlar Filistinli, biz İsrailliyiz. Allah-ü taala inşaatı istiyor’ türünden demeçler patlatarak el ovuşturdu.
Şimdi daha çok ovuşturuyordur, çünkü hazret hem mukaddes topraklara İsevi - Muhammedi nifakını sokarak İsrail'in yapamadığını kendisi başardı, hem de tüm yerküredeki ‘dinler savaşı’ yandaşlarına altın tepsi içinde fırsat sundu.
* * *
HAYIR, böylesine fanatizmlerle hiç bir yere varılamaz ! Bu, en önce, semavi dinlere saygı üzerinde yükselen İslam'a ihanettir ki eğer Hıristiyanlar ‘Kubbettü’s Sahra' karşısına kilise dikse Müslümanlar ne tepki gösterir ?
Üstelik, ‘medeniyetler çatışması’ teorileri ortalıkta kol gezerken, Mesih müjdesi inmiş yerin bitişiğine cami diye tutturmak, Muhammedilik hakkındaki hoşgörüsüzlük iddiasını pekiştirmiyecek midir ? Uçurum derinleşmeyecek midir ?
Ve bu ne biçim ‘iman’ (!) ve ne antika ‘yurtseverlik’tir (!) ki, hem ilkel ‘anti - semitizm’in rezil Yahudi düşmanlığını vaaz etmektedir; ama hem de işine geldiğinde ‘ben İsrail vatandaşıyım, kime ne’ diye ahkam kesmektedir ?
Evet, evet, İslam fanatizmle köprüleri mutlaka atmak zorundadır !
İncil'i de kutsal kitap addetmek bilgeliğine erişmiş bir din, o İncil'deki mesaja saygı duymayan insanların tekeline ve yaygaracılığına bırakılamaz !
Paylaş