Anasına bak kızını al, daha kazandığı açıklandığı an Venezuela’nın Chavez’i, Kuzey Kore’nin Cong İl’i ve Türkiye’nin "Ergenekoncu Maocular"ı tarafından tebrik edilen Mahmud Ahmedinejad,başkanlık koltuğuna ikinci kez otururken hileye başvurdu mu?
Mümkündür!
Farsi devlet gibi yarı totaliter-yarı teokratik, her halükarda da otoriter bir rejimde, oylamanın dürüst ve özgür ortamda gerçekleşeceğine dair kesin güvence yoktur ve olamaz.
***
ANCAK, böyle bir ihtimale açık kapı bırakmak bir şeydir; Ahmedinejad karşısında yenilgiye uğradığı resmen ilan edilen Mir Hüseyin Musevi yandaşlarının hile iddiasından yola çıkarak, seçimleri ikincisinin kazanmış olduğuna hükmetmek bambaşka bir şeydir.
Ortadaki tanıklıklara rağmen yine de, rejimin yukarıdaki doğasından ötürü, sonucu değiştirecek nitelikte yoğun sahtekarlıklar yapıldığını doğrulayacak delillere sahip değiliz.
Dolayısıyla, aynı Musevi yandaşlarının Tahran’daki protestolarına bakarak kesin bir yargıya varmak, bu defa da "sokağın gazına gelmek" anlamını taşır.
Unutmayalım ki, son tahlilde bir "aktif azınlık" olan ve esas olarak da orta-üst sınıflarla özdeşleşen bu kitlelerin "sessiz çoğunluk"u ne denli temsil ettiği meçhulumuzdür.
Kaldı ki, bir Amerikan kamuoyu kuruluşunun seçim öncesi ve komşu bir ülkeden İran’a açtığı telefonlarla gerçekleştirilen sondajda da, sonuç yine Ahmedinejad lehine çıkmıştır.
O halde, şimdilik şu hipotez ağır basıyor:
"İşi garantiye almak için" şurda burda sandıklar manipüle edilmiş olsa bile, belki resmi rakamlardaki gibi yüzde altmış oranlarında değil ama, muhtemelen yüzde elli küsurlarda dolaşan bir skorla başkanlık seçimini bugünkü lider kazanmıştır.
***
ÖTE yandan, ruhani önder Ayetullah Ali Hamaney denetimindeki "Anayasayı Muhafaza Şûra"sın oyların kısmen yeniden sayılması yönünde vermiş olduğu son karar esas olarak "iktidar sınıfı"nın, daha doğrusu "teokratik oligarşi"nin iç çatışmalarıyla ilintilidir.
"Reformcu" (!) addedilen Musevi dahil rejimin niteliği konusunda kesin uzlaşma olsa dahi, yine de bu sınıf yekpare bir bütün değildir. Yöntem ve nüanslarda çelişkiler vardır.
Gerek Mahmud Ahmedinejad’ın yarattığı imaj rahatsızlığı, gerekse İran’ın içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durum, yeni bir "dengeleme" arayışını körüklemektedir.
Zaten de, seçim öncesi Ahmedinejad’dan uzaklaşan; sonuç açıklanınca yakınlaşan, protestolar ertesinde ise yine mesafe koyan Hamaney’in bu yalpalamasını, çok muhtemelen yukarıdaki dengeleme manevralarıyla açıklamak gerekmektedir.
Nitekim, ihtiyat payını saklı tutmak kaydıyla aktarıyorum, Tahran’dan ulaşan bazı haberler, antipatik Cumhurbaşkanı’nın kısmen "törpüleneceği" ve belki de Mir Hüseyin Musevi dahil, geniş bir "milli koalisyon"un gündeme geleceği yönündedir.
Dolayısıyla, kalabalıklar illá manipüle edilmiyor olsa bile, başkentteki gösterilerin falan veya filan odak tarafından, yukarıdaki dengeleme manevralarında terazinin kefesine konulan birer ağırlık olarak kullanıldığını düşünmek, son derece gerçekçi bir varsayımdır.
***
ŞU kesin, seçimler ertesi İran’da bazı taşlar yerinden oynadı
Zaten durağan olmayan ve derin bir uygarlıktan süzülen Farsi toplumda "öncü" öğeler harekete geçti. Artı, Darius saraylarındaki gibi, ricál mensupları da birbirine el ense çekiyor.
Ancak, buna bakarak sarayın yıkılacağını ve Tahran başkentli ülkede de Ukrayna ve Gürcistan türü bir "devrim"in gerçekleşeceğini ummak, en azından bu aşamada hayalciliktir.
İran’da durum ortadadır, ama "laik rejim" projesi de yakın gündeme değildir!