NEW YORK GALİBA hava sıcaklığını dün fazla abartmışım, çünkü New York az biraz serinledi.
Az biraz diyorum, zira Lexington Caddesi’yle 51. Sokak köşesindeki kahve terasına ilişip çifter çifter espresso yudumlarken, bir kadife ceket, bir de yünlü kaşkol yetiyor.
Öyle dımdızlak titrediğim falan yok!
* * *
HOŞ, titresem ne değişir ki? Gökten kar ve gökdelenden buz yağsa ne fark eder ki ?
Fosur fosur cigara içen bir adam, af buyurun, ilk yasak dumanla memişhane kuburundaki alarmın bile bangır bangır öttüğü bir memlekette bundan başka ne yapabilir ki?
İşte parya niyetine, izmarit toplayan berduş takımı ve "Amerikan değerler"e direnen bir kaç uslanmazla birlikte, sanki suç işlermiş gibi gizli gizli, nikotini açık sahada çekiştirir. Dolayısıyla, bugünkü "Şükrán Günü"nü en nefis Woody Allen filmlerinden olan "Hannah ve Kız Kardeşleri"nin o kış New York’unda yaşayamayacağıma hayıflansam dahi, ısının "mevsim normallerinin üstünde" seyrediyor olmasından hiç de şikayetçi değilim.
* * *
ANCAK, bencilliğim ağır bastığı için ben değilim ama, dünyamız şikayetçi!
Şikayetçi ne kelime, dünyamız hasta, dünyamız bedbin, dünyamız bitkin!
Zira, mevsimlerin "anormal havalar"ı aslında o dünyamızı öyle "anormal havalar"a sokuyor ki, geçen hafta Nairobi’de 165 ülkenin katılımıyla gerçekleşen "BM İklim Değişimi Konferansı" gibi toplantılar "normal"e bir nebzecik dönebilmenin çarelerini arıyor.
Nitekim, kör kör parmağım gözüne, sera gazından dolayı sürekli ısı artıran atmosferin böyle giderse artık insanlığın da "suyunu ısıtacağı" Kenya başkentinde tekrar saptandı.
Belki hemen diyeceksiniz ki, saptandı da ne oldu?
* * *
DOĞRU, çünkü aslında hiçbir şey olmadı. Dişe dokunur bir karar çıkmadı.
Prensipte anlaşılan tek noktayı, 2012 yılına dek geçerli Kyoto Çevre Protokolü’nden sonrabu kez de, 2050 yılına dek hava kirliliğinin yüzde elli azaltılması "niyet"i (!) oluşturdu.
Niyete gel niyete ve de ölme eşeğim ölme!
Burada derhal ekleyeyim ki, başta Çin, "gelişmekte olan ülkeler" daha şimdiden kendi "havayı zehirlemek kotaları"nın fazla iskontoya uğramayacağına dair garanti aldılar.
Yani, Avrupa’sı ve Amerika’sı tá kara kömür döneminden is kusmuş olduklarından, onlara "eski faturayı ödeyin ve başımızda kabak patlatmayın" diye çıkışan yukarıdaki ülkeler "anormalliğe devam" arzusundan taviz vermediler. Çok da meşru zeminde durdular.
Bush’lu ABD o Kyoto Protokolu’na bile yan çizerken, ancak şimdi istim tutturan ve zenginleşmek isteyen devletlerin "gaz saçmak" talebi kadar "normal" bir şey olabilir mi?
* * *
HAYIR, olamaz. "Tarihi hakkaniyet" açısından bakıldığında kimse itiraz getiremez.
Kabul de, eski "anormallik"te devamı bu ahláki çerçevede "normal" karşılıyabiliriz ama, "mevsim normallerinin" üzerinde seyreden havalar buna hiç mi hiç tınmıyor ki !
Tüm insanlık olarak altında yaşamakta olduğumuz dünya atmosferi ne "şu eskiden beni bu kadar kirletmişti" diye bakkal defteri tutuyor; ne de "felsefi etik" dersi dinliyor.
Bendeniz Kasım nihayetine doğru New York sokağında üşümeden cigara içebilmekten zerre kadar şikayetçi değilim ama, bunu bir de bostanı kuruyan Afrikalı bahçıvana; tarlası batağa dönüşen Bengladeşli köylüye; ormanını kül olan Brezilyalı çiftçiye sorun!
Onlardan alacağınız cevaba göre de, biz Türkler dahil, eski fakirlerin zenginlere oranla havayı şimdi daha çok kirletmek hakkının "normal" olmadığına olmadığına siz karar verin.
Ve müsaadenizle, tuzu kuru kuru bendeniz "mevsim normalleri üzerinde" seyreden şu ılıman havadan istifade, 51. Sokak köşesindeki terasta bir kahve daha içeceğim.