İki Ergenekon

İKİLİ boyut arzeden "Ergenekon dosyası"ndeki en birinci ve en hayati nokta şudur:

Soruşturma Türkiye’nin demokratikleşme tarihinde bir kilometre taşı işlevi gördü.

Takvime milád düştü ki, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Paradigma değişecek.

O halde, çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki "Ergenekon" umduğunun tam zıddını üretti.

Ne kadar teşekkür etsek azdır, onun sayesinde darbeci ve militarist gelenek hapı yuttu.

* * *

AMA heyhat, aynı "Ergenekon dosyası"nda onu zafiyetli kılan ikinci bir yön de var.

Şöyle ki, şimdiye dek sızan veriler üstün körü incelendiği takdirde bile, iddianemenin ciddi eksikler ve gölgeler yansıttığı göz çıkartıyor. "Tepe"ye erişilmediği izlenimi uyanıyor.

Emekli DKK’ı Örnek’e ait olduğu kuşku götürmeyen "darbe günlükleri"nden, yine emekli general Kılınç’ın genel sekreterliğinde Avrupa’daki Atatürkçü derneklere MGK örtülü ödeneğinden bahşedilen servetlere, dosyaya girmeyen "malûmlar" bu savı çok güçlendiyor.

Fakat en önemlisi, aynı iddianame yanlış bir mantık silsilesinden yola çıkıyor.

* * *

ÖYLE, zira anlaşılıyor ki zapti merci, "ulusalcı" hezeyanın en dip noktası olan "Ergenekon"un "komplo ideolojisi"ni, bir zihin şeması olarak kendisi de benimsemiştir.

Yani, işi Orta Asya "Agarta"larına ve ezoterik meçhûl "sırlar"ına vardıracak ölçüde, soruşturmayı ve iddianameyi her şeye kádir bir "gizli el" şüpheleri eksenine inşa etmiştir.

Fakat, zaman ispatlayacak, böyle "el" yoktur ! Mevcut değildir ve de olmamıştır!

Háttá işin aslına bakarsanız, aslında bir "Ergenekon Çetesi" de yoktur ve olmamıştır.

* * *

TABİİ bunu söylerken, sivil - askeri içerikli bir organik yapıyı kastediyorum.

Yani, adına ister "cunta", ister "çete" diyelim, iktidarı gaspetmek için somut bir plan ve program etrafında birleşen; yukarıdan aşağıya doğru ve disiplinli biçimde teşkilatlanan; şefi, komitesi, üyesi, tetikçisi belli olan gizli ve hiyerarşik bir örgütten söz ediyorum.

Oysa hayır, yine tekrarlıyorum, böyle bir şey ö-r-g-ü-t olarak yoktur ve olmamıştır!

Hiç şüphesiz, kendini efsane isimle vaftiz ettikten sonra kumpas tasarlayan ve karanlık ufuk hedefleyen bir magma vardır. Ama bunun üyeleri değil ancak "gönüldaşlar"ı olmuştur.

Diğer bir deyişle, "Ergenekon" biraz dirsek teması kuran, hattá bunu da beceremeyen o "gönüldaşlar"ın sanal biçimde oluşturduğu ve laçkalığı göz çıkartan bir yamalı bohçadır!

* * *

ARTI, belki üst rütbeli tek tük istisnalar hariç, "maocu karanlıkçı"sından lumpen avukatına, ezici çoğunluğun "kifayetsiz muhteris" kategorisine girdiği de göz çıkartıyor.

Kiminin ego kompleksi; kiminin "öteki" travması; kiminin de "Soğuk Savaş" ve "Alt Düzey Savaş" ertesindeki meşgále boşluğu, "Ergenekon"daki ruhi paydayı belirliyor.

Her halükarda da, öngörü ve zeká düzeyine kitakse! Batı’yla içiçe bir Türkiye’nin Avrasya’ya kayabileceğini düşünmek; üstelik de bunu o Batı’ya en çok eklemlenmiş kurum olan TSK’nın darbesine havale etmek için, dünya ve ülke gerçeğinden kopmuş olmak gerekir.

* * *

İŞTE zaten iddianamedeki temel zaafı da, "ulusalcı" hezeyanın bu "realite sefaleti"ni görmek yerine, ona zihni yöntem üreten "komplo ideolojisi"ne itibar etmesi oluşturuyor.

Oysa şüphe mi, etraf tabii ki kumpas kokuyor. Suç sabitleşirse en ağır ceza dayatıyor.

"Dokunulmazlar"a dokunan Türkiye de demokratikleşmenin tarihi virajını dönüyor.

Ancak, "her şeye kádir bir gizli el"in varlığını vurgulamak, onun aslında hiçbir halta kádir olmadığı ortaya çıkınca, meşrû bir davayı pisipisine sulandıracak. Cürmü hafifletecek.

Suç silinmeyecek ama, kalbi "Ergenekon" için çarpanların ekmeğine yağ sürülecek.

Umalım ki, yargı iki komplo ideolojisinden birini değil, tek olan nesnel gerçeği seçsin.
Yazarın Tüm Yazıları