BETERİN beteri var ve bu yüzden de, başkan sıfatı salı günü resmileşen Barack Obama’nın "kıyamet günleri"nde koltuğa oturduğunu söylersek, belki biraz abartılı kaçar.
Örneğin, kara derili liderin "kara baht"ını (!), Lyndon Johnson’dan Vietnam batağını devralmak zorunda kalmış bir 1969 Richard Nixon’unkikadar vahimleştiremeyiz.
Ama yine de şu kesin, yeni ABD önderi çok ciddi bir "tasalı dönem"de iktidar oldu.
Kendisini hem içeride, hem de dışarıda binbir gaile bekliyor.
***
ÖYLE ve nitekim, say say, bunların bitip tükeneceği yok. İlkin, kısaca ufuk tarayalım:
Eksiği var fazlası yok, başta bizzat Birleşik Devletleri etkileyen derin iktisadi kriz olmak üzere, Gazze’yle birlikte tekrar tırmanan Ortadoğu sorunu; iki nükleer güç, Hindistan ve Pakistan arasında devam eden gerilim; Putin hükümranlığı altındaki Rusya’nın yeniden emperyal ihtirasla yanıp tutuşması; İran’ın ısrar ettiği atom programından caymaması; riziko bölgeleri niteliğini koruyan Kafkasya, Tayvan ve Kore’de potansiyel tehlikelerin bertaraf edilmemesi ve tabii ki, önce Afganistan’da hálen sürmekte olan savaş, 11 Eylül’ün bilûmum uzantıları, siyahi önderin başını ilk andan itibaren ağrıtacak temel konuları oluşturuyor.
***
ŞÜPHESİZ burada, "Canım, gaile ne zaman eksik olmuş ve dünya ne vakit güllük gülistanlığa dönmüş ki Obama’nın zor viraja rastladığından dem vuruyorsun" denilebilir.
"ABD gibi birsüper gücün lideri zaten her an baş ağrısı çeker" diye de eklenebilir.
Háttá komplo teorisyenleri, "Yoksa bunları söylemekle işi sağlam kazığa bağlayıp, gelecekteki başarısızlıklarına şimdiden mazeret mi uyduruyorsun" sorusunu sorabilirler.
***
TABİİ ki hayır, fakat şu gerçeği de mutlaka saptamak zorundayız:
Her ülkede ve her iktidar dönemecinde, politik ve ekonomik eksendeki iç ve dış konjonktürler, siyasi liderler açısından büyük önem taşırlar. Háttá bazen hayatiyet arz ederler.
Etraf süt liman kesmişken koltuğa kurulmak bir şeydir, ortalığı toz duman götürürken yönetime geçmek bambaşka bir şeydir! İlki nispeten kolaydır. Diğeri ise gayet zordur.
Birincisinde, oturmuş düzeni sürdürmek ve sürpriz buhranlar karşısında da fazla falso yapmamak çoğu defa yeterli olur. Öyle aman aman ustalık ve büyük deha gerekmez.
İkincisinde ise işe enkaz temizlemekten başlanır. Pislik süpürmek önceliği oluşturur.
Nitekim, örneklersek, Obama’nın selefi Bush bugünküsü gibi bir kaos devralmamıştı.
Kabul, asayiş tam berkemal değildi ama, yine de şimdiyle kıyaslanmaz ölçüde sakindi.
Oysa biliyoruz ki, 11 Eylül ertesindeki dehşet basiretsizliğinden ve mali - iktisadi krizdeki derin sorumluğundan dolayı, aynı George Bush hem yukarıdaki mirası yeni zengin müsrifliğiyle harcadı; hem de daha berbadı, halefine bir enkaz bile değil, bir kadavra bıraktı.
***
BU durumda, Barack Hussein Obama’nın işi bir değil, iki defa zorlaşıyor!
Önce, zaten mundar mı mundar bir iş, hemen cenaze levazımatçılığına soyunacak.
Bush’un bıraktığı cesedi gömmesi kesin zorunluluk oluşturuyor. Çaresiz, yapacak.
Sonra bilhassa iki; umut çıtası baştan itibaren çok yukarı çekildiğinden ve dolayısıyla da manevra marjını sınırlandığından, sonsuz dikkatli davranması ve pot kırmaması gerekiyor.
Zira, başkalarında affedilecek yanlışlara ez kaza Obama da düştüğü takdirde, hayal kırıklığı, o umut çıtasının yüksekliğine ters orantılı olarak, aynı aşırılıkta tepki yaratacak.
Diğer bir deyişle, Obama’ya bağlanan ümitler ve sağlanan destekler yine ilk andan itibaren, birer sivri Demokles kılıcı olarak tepede sallanmaya başlayacak.
Ve, Başkanlığı resmen devraldığı salı gününden itibaren de zaten sallanmaya başladı.
Şimdi bize hadi hayırlısı demek ve o kılıcın düşmemesi için duacı olmak kalıyor.