Paylaş
Baş tacı edilmişler. Ekran haberlerinde uzun uzun anonsu, gazete sayfalarında boy boy fotoğrafı ve masa ziyafetlerinde de tabak tabak çeşnisi falan, el bebek gül bebek ağırlanmışlar.
Tabii lâf aramızda, yukarıdaki “kadın birliği” etiketini görünce adı geçen kurumun diktatoryal devletten özerk bir “sivil örgütlenme” olduğunu sanmayın. Ne münasebet!
Eh istihbarat servisleri he demeden Şam’da kuş bile uçmadığı düşünülürse, Bursa’daki sağır sultan dahi “misafirler”in daha baştan Baas rejimine teşne kişilerden seçildiğini bilir.
NİTEKİM hanımlar kendilerine yapılan yatırımı boşa çıkartmadılar. Hem oradayken, hem de dönüşlerinde Suriye’de asayişin gayet berkemal olduğuna dair demeçler patlattılar. Meğer dünya medyasına yansıyan kıyam görüntüleri, BM’yi bile silkinmeye zorlayan katliam haberleri, Türkiye sınırına kurulan mülteci kampları falan, tüm bunlar uydurmaymış.
Hayat çok normal ve işler pek tıkırında akıyormuş ki, yukarıdaki hercümerç manzarası aslında ABD emperyalizmi tarafından Esat’a karşı düzenlenmiş komplosunun tâ kendisiymiş!
FESÜPHANALLAH! Sorayım, Suriye görüntüleri acaba Hollywood stüdyolarında mı çekildi ve çekiliyor? Kan revan içindeki maktul rolünü figüranlar mı oynuyor?
Ve yine sorarım, mevcut statükonun değişimini bölge için daha da rizikolu addeden Washington baştan beri Şam’a karşı çok müsamahakâr davranmadı mı ve davranmıyor mu?
Fakat ben bunlardan ziyade yukarıdaki gezinin hatırlattıklarına değinmek istiyorum.
O da şu ki, bütün totaliter rejimler naif yabancılar için “koridor ziyaretleri” düzenler.
Burada “koridor” derken “misafirlerin”(!), kendilerinin fark etmeyecekleri ölçüde usta hazırlanmış bir senaryo çerçevesinde “teftişe çıkartılmalarını” kastediyorum.
Bir; böylesine saftirikler ancak “ev sahibi”nin istediği yerlere yönlendirilirler.
Nitekim CHP’li hanımlar bombalanmış Humus yahut Hama’ya da gidebildiler mi?
Peşlerinde “muharebat” hafiyesi olmadan “sokaktaki adam”la konuşabildiler mi?
Zaten iki; velev ki konuşsunlar, o sokaktaki adam da kurguya dâhildir. Kazaen değilse de, gerçeği söylerse zaptiyenin ensesinde pişeceğini bildiği için rejimi destekler lâf edecektir.
Fransız intelligentsiasına mensup yol arkadaşlarından André Gide’nin Stalin Rusya’sındaki gezide; İsviçre Kızılhaçı’na üye gözlemcilerin ise Hitler Reich’daki Theresienstadt Yahudi kampında nasıl faka bastırıldıkları da bu koridor körlüğünün en bilinen örnekleridir.
Vakıa doğru, Gide de, Kızılhaç iş işten geçtikten sonra özeleştiri yapmışlardır ama gerek Sovyet, gerek Nazi imparatorluklarında o sıra milyonlarca insan cellât kurbanı olmuştur
İMDİİ, tüm bunlar bir yana CHP kendisine sosyal demokrat diyen; hadi sosyalliğini geçsek ve sırf demokratlığını kabullensek bile, eh söz konusu sıfatta iddialı olan bir partidir.
Peki de dünyadaki hangi demokrasi teorisi babadan oğla miras bir hanedan tarafından ve daima eli kanlı biçimde yönetilmiş bir diktatoryaya kadın kolları vasıtasıyla cevaz verir?
Böyle bir Suriye hangi özgürlükçü ve çoğulcu kurumdan uluslararası destek alır?
CHP Ankara’nın Şam politikasını realpolitik devlet çıkarları adına eleştirse, âmenna!
Haklı veya haksız, bu eksendeki bir tartışma tabii ki makul ve meşru zemine oturur.
Fakat söz konusu ziyaretin yukarıdaki türden bir siyasi yaklaşımla asla ilgisi yoktur.
Çünkü altı oklu hanımların beyanatı Beşar Esad’a ve Baas’a kefil olmaktadır.
Dolayısıyla da kötü anılar tazelenmekte ve tek parti dönemi akla gelmektedir.
Oysa CHP her türlü Baas ideolojisiyle köprüleri artık kesinkes atabilmelidir ki, Türkiye’nin muhalefette de mutlaka ihtiyaç duyduğu sivil ve demokratik partiye dönüşebilsin!
Paylaş