Paylaş
HADİ hayırlısı, işte yeni bir yıla; artı yeni bir yüzyıla ve de şaka değil, yepyeni bir binyıla girdik... Tekrar, hadi hayırlısı!
Aslında insanlar 20. asrı da çok büyük coşkuyla karşılamış ve başlayan döneme sınırsız umut bağlamışlardı. Hatta belki şimdikinden bile daha fazla...
Kısaca 1900'lere göz atalım ki neden ‘hadi hayırlısı’ dediğim anlaşılsın.
* * *
ACELECİLİK zahir Ademoğlunun doğasında var, tıpkı bizim 2000'i dönemeç almamız gibi 19. yüzyıl insanı da kendi asrını 31 Aralık 1899'da noktalamıştı.
Üstelik ne noktalayış!
Sanayi devrimi, teknik atılım, pozitivist düşünce ve birinci küreselleşme hanidir hüküm sürüyor ya, gelsin Paris'i elektrikle kıpır kıpır aydınlatan Dünya Sergisi... Gitsin Mors alfabesiyle duyurulan ilk radyo telgraf yayını...
Yine ilk Nobel ödülü sizin Herr Wilhelm Röntgen, çünkü veremli hastanın şifa bulabilmesi için önce onun akciğerini filmin üzerinde görmemiz gerekiyor.
Siz Üstad Stravinsky, tınıları dönüştürecek musikiyi besteleyiniz!
Ve siz Üstad Picasso, formları ihtilalcileştirecek tuvali resmediniz!
Hangi ‘mürteci’ (!) modern zamanları ilerleten ufku karartabilir?
Zaten şairimiz de az sonra ‘makinalaşmak istiyorum’ diye haykıracak...
‘Üstün insan’ kavramının teorisyeni Frederich Nietzche ise tam biten asırla birlikte ölse dahi, başlayanına kendi damgasını vuracak...
Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz 20. yüzyıl!
* * *
EVET, tam yüzyıl önce Batı merkezli insanlık yukarıdaki gibi düşünüyordu.
Böyle düşünmekte de haklıydı, çünkü 1871 Prusya - Fransa savaşı hariç tutulursa ta Napolyon devrinden beri Avrupa'da uzun bir barış hüküm sürüyordu.
Kankan dansı bu ebedi huzurun adını ‘Güzel Dönem’ diye vaftiz etmişti.
Tamam, 1901'e Güney Afrika'da ‘Boers’ veya Çin'de ‘Boxer’ ayaklanmalarıyla girildi ama bunlar son tahlilde emperyalizmin ‘periferik arbedeler’i oldular.
Yaşlı Kıta ahalisi birinci elden etkilenmedi.
Zaten o Yaşlı Kıta'da Büyük Britanya bir; Almanya iki; Fransa üç; Rusya dört; Avusturya - Macaristan beş ve toprakları Bosna'dan başlayıp Kızıl Deniz'de biten bizimkisi altı, eski ve oturmuş imparatorlukların sözü geçiyordu.
Buhar makinası; lokomotif; derken kaza önlemek için sürati Marsilya'da 10 km'yle sınırlanan otomobil, insanlık öyle hızlı ilerliyordu ki Jules Verne'nin romanı dünya turunu çoktan seksen güne indirmiş ve aya yolculuk bile yapmıştı.
Üstelik, Bismarck'ın iş güvenliği yasası ve ‘Trade Union’ların sosyal sigortası, söz konusu ilerlemeden ve refahtan geniş kitleler de pay almaya başladıklarından, şüphe mi var, 20. yüzyıl tabii ki mutluluk vaat ediyordu.
Dolayısıyla, ‘Garp’ta cephe açmadığından, 1911 Trablus'u, 1912 Balkan'ı ve 1913 Girit'iyle ‘Avrupa’nın hasta adamı'nda yükselen ateş ‘Şark meselesi’ olarak kaldı ve daha dokuz rakamı telaffuz edildiğinde müthiş tezahüratla karşılanmış olan yeni asrın iyimserliğine ilk yıllarda hiç gölge düşürmedi.
1914 Haziran'ında Avusturya - Macaristan Veliahtı kurşunlanana dek!
Gerçek 20. yüzyıl işte o an başladı ve gerisini hepimiz biliyoruz, korkunç savaşları, iğrenç soykırımları, rezil bezirganlıkları ve sahte ihtilalleriyle ‘Duvar’ın ve yalanın yıkıldığı 1989 Kasım'ına kadar devam etti!
* * *
ŞÜPHESİZ, biten yüzyılın sayısız olumlu yanını da sıralayabiliriz.
Ama hiçbir olumluluk, bizim iyi niyetli şairimizi ‘makinalaşmak istiyorum’ diye haykırtacak ölçüde tongaya düşürmüş olan ve şükür, iki gün önce takvimden de defolup giden şu lanetli 20. asrın ağır ve vahim suçlarını bağışlatamaz.
Her neyse, işte iki gün önce 21.'sine girdik.
Ben yine hadi hayırlısı diyorum, malum ya, sütten ağzı yanan...
Paylaş