Gelecek istasyon modernite

Emniyet’te binen yeni yolcular arasında, bu defa mahrem giyinmiş ama kulaklarında yine "i-pod" dinleyen başka bir genç kız var. Hoparlördeki ses "gelecek durak Topkapı" anonsunu yapıyor. Ben, gelecek durak modernite, demiş olmasını tercih ederdim.

Sınıfların dağılma saati, Aksaray’da sağır-dilsiz okulunun öğrencileri biniyorlar.

Biniyorlar ve tüm yaşıtları gibi, şen şakrak, sahanlık aralığında gevezeliğe başlıyorlar.

Şu farkla ki, yalnız kendilerinin anlayabildiği o sessizlik dilinden konuşuyorlar.

Fark ettirmeden, işaretleri dikkatle inceliyorum. Hemen hiçbir şey çıkartamıyorum.

Aynı öğrencilere dahil olan ve nispeten ötekilerde uzak duran çok sevimli bir kız, bankette oturan ve kulaklıklarıyla "i-pod" dinleyen diğer bir kıza gıptayla bakıyor.

Yahut, bana öyle geliyor. Öyle olması gerektiğini düşündüğüm için bana öyle geliyor.

Sonra, önce metronun elektrik motorları çalışıyor ve ardından, hem Türkçeyi, hem İngilizceyi mükemmel telaffuz eden kadın sesi hoparlörlerden güzergahı anonsu ediyor.

Kapılar kapanıyor, katar kalkıyor ve kurşuni gökyüzünü terk ederek zifiri tünele giriyor.

Aynı ses "gelecek durak Emniyet" diye haber veriyor.

AYAKTA I-POD DİNLEYEN KIZ

Emniyet’te binen yeni yolcular arasında, bu defa mahrem giyinmiş ama kulaklarında yine "i-pod" dinleyen başka bir genç kız var.

O da ayakta duruyor ve müziğe tempo tutuyor.

Sonsuz hoşuma gidiyor ve çok eski bir New York metrosu sahnesini hatırlıyorum.

Yanılmıyorsam 56. Sokak İstasyonu’ndaydım ve hicába bürünmüş bir zenci kız hem göğsünde Kaddafi’nin rozetini taşıyordu; hem, başlığını kasten göstererek, elindeki "İslami hassasiyetten" dergiyi teşhir ediyordu; hem de o zamanlar henüz yeni çıkmış "walkmen"in ritminde sallanarak, çok muhtemelen en son rock parçasını dinliyordu.

Hoparlördeki ses "gelecek durak Topkapı" anonsunu yapıyor.

Ben, "gelecek durak modernite" demiş olmasını tercih ederdim.

Sağmalcılar’a kadar vagondaki sosyal kimlikleri ayırt ediyorum.

Yani, kendi kendime oyun oynuyorum. Kim nerede inecek?

Káh taşıdıkları valizlerle, káh konuştukları lisanlarla zaten hemen belli olan ve genel olarak, taksiden tasarruf eden Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkesi vatandaşlarından oluşan tek tük havaalanı yolcularını hariç tutarsak, biliyorum ki Zeytinburnu’nda ayrışma gerçekleşecek.

Daha mütevazı insanlar, daha pejmürde kıyafetliler, daha mutaassıp görünümlüler orada hat değiştirecekler ve Bağcılar istikámetine yönelecekler.

Háttá belki de varoşlara kalkan minibüslere doğru seğirtecekler.

Diğerleri ise, kıyı boyundaki "iyi mahalleler"i yalamaya devam edecek olan bu metroda kalacaklar.

Fakat, bu da kesin bir kural oluşturmuyor.

Meselá eminim, belli etmemek için çok alçak sesle Sırpça konuşan şu nur yüzlü ihtiyar kadın, torunuyla birlikte Yenibosna’ya kadar gidecek.

Tersine, bu defa yüksek sesle Kürtçe konuşan ve muhtemelen havaalanı altyapısında çalışan üç genç adam ise, yine muhtemelen, son durakta inecekler.

Demin "i-pod"lu kıza gıptayla baktığını düşündüğüm sağır-dilsiz kız ise hem hazırlanmaya başladı, hem de Aksaray’dan beri ilk defa arkadaşlarına işaret yaptı.

Demek o da gelecek istasyonda inecek.

Zaten de hoparlör "gelecek durak Kartaltepe" anonsunu yapıyor.

NEXT STATION COACH STATION!

İşte yanıldım. Bagajlarından dolayı havaalanı yolcusu olduğunu sandığım Ortadoğulu çift Otogar’da dışarı çıktı.

Zaten diğer yolcuların yabana atılmayacak bir bölümü de indiler.

Artı, o hoparlörün "gelecek istasyon Otogar"ı İngilizce anons edişi çok hoşuma gitti.

"Next station Coach Station"! Aşağı yukarı, "nekst steyşın, ko’aç steyşın"!

Teláffuzu tam kafiyeli düşüyor ki, bu defa başka New York metrosunu hatırladım.

Çok, çok uzun yıllar önce, bütün zorluklara rağmen tiyatro aktörü olmaya karar vermiş bir Yahudi genci anlatan ve "Kainatın Başkenti"ndeki geleneksel bohem semte atfen de "Gelecek İstasyon Greenwich Village" başlığını taşıyan enfes bir film görmüştüm.

Ve o genç adam, nispeten tenha bir saatte, sözü geçen metro istasyonunda avazı çıktığı kadar bağırarak dünyaya meydan okumuştu ki, bundan ben de cesaret bulmuştum.

Ama tabii, ben de burada aniden dışarı fırlayarak, "nekst steyşın, ko’aç steyşın" diye haykıramam.

Bakırköy zaten uzak değil, acil servisle orayı boylarım.

Her neyse, hoparlör şimdi, "çocuklu, yaşlı ve özürlü yolcularımıza yerlerini bıraktıkları için, oturmakta olan yolcularımıza şimdiden teşekkür ederiz" gibisinden "siyaseten doğru" bir anons yapıyor.

Artık başkalarına yer bırakmam gereken yaşı geçtiğim için sevinmem mi, yoksa üzülmem mi gerektiği konusunda mülahazalara dalıyorum.

Sonra, aynı berrak kadın sesi, "gelecek istasyon Davutpaşa" diyor.

DURMAKSIZIN ANONSLAR

Kürt gençlerden birisinin telefonu çaldı. Bütün vagonun işiteceği sesle konuşuyor.

Aparatı arkadaşına veriyor, arkadaşı arkadaşına veriyor, konuşma sürüyor.

Metro bazen yerin altındaki karanlığa giriyor, bazen yerin üstündeki karanlığa çıkıyor.

Solda nadiren kurşuni deniz, sağda ise yapılar ve otoyollar seçiliyor.

Hoparlör "gelecek istasyon Merter, gelecek istasyon Zeytinburnu, gelecek istasyon Bahçelievler" diye durmaksızın anons yapıyor.

Yolcular iniyor ve yolcular biniyor. Metro gidiyor ve metro duruyor.

Sonra, "gelecek istasyon" mu?

Hangi istasyon?
Yazarın Tüm Yazıları