Hadi Uluengin: Ey Kudüs...

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

YAHUDİLİĞİN kutsal kitabı olan Eski Ahit'in Mezmurlar suresinde 137.bab şöyle der: ‘Ey Yeruşalayim, eğer seni unutursam sağ elim kurusun. Ey Yeruşalayim, eğer senin adını anmassam dilim damağıma yapışsın’.

Yine Tevrad-ı Şerif'te fakat bu defa Hıristiyan Yeni Ahit'in Aziz Matta'ya göre İncil'inde, 23. bab'ın 37. suresi şu ifadeye yer verir: ‘Ey Yeruşalayim, sen ki peygamberleri ve kendine gönderilenleri taşladın, tavuk yavrularını nasıl kanatları altına toplar, ben de senin evlatlarını öyle toplamak istedim’

Rabb'ın İslam resulü de aşağıdaki Hadis-i Şerif'i buyurur: ‘Ey Kudüs, sen ki Allah’ın seçtiği mübarek toprak ve O'nun ümmetinin vatanısın,dünya senin duvarlarında dünya oldu. Ey Kudüs, sana düşen şifalı çiğ bütün dertlere deva olacaktır, zira indiği yer cennet bahçeleridir'.

* * *

MUSEVİİbranicede ve İsevi Aramicede ‘selamet müjdecisi’ anlamına gelen Yeruşalayim; Muhammedi Arapçada ise adı üstünde El Kuds...

Hangisi kullanılırsa kullanılsın, tanım uhrevi şeylerle özdeşleşiyor.

Oysa, insanlar peygamberlere iman etmiş olabilirler ama onların günahkar kullarında peygamber kerameti ne gezer, işte hanidir ve hanidir üç semavi dinin mensupları tek bir dünyevi kenti paylaşamıyorlar.

Hazreti Davud'dan ve Firavun Şeşonk'dan başlayın; Kral Antiokos'da ve Vali Pilatüs'da durun; Selahattin Eyyubi'ye ve General Allenby'ye çıkın, Babil sürgünü, Sasani istilası, Haçlı Seferleri, Kanal Muharebesi, Altı Gün Savaşı, çağrışımının aksine, Kudüs Kudüs olalı beri onun üzerine hiç selamet inmedi.

Matta İncili'ndeki ‘senin evlatlarını tavuğun yavrularını kanatları altına alması gibi toplamak istedim’ suresine kulak veren beri gelsin !

İlahi şehir uğruna varsa kavga, varsa arbede, varsa dalaş...

Zaten, neredeyse ‘tarih tekerrürdür’ saçmalığına inanacağım geliyor, çünkü şimdi bile İsrail - Filistin pazarlığı dönüp dolaşıp El Kuds'de düğümleniyor.

* * *

DÜN bu satırların yazıldığı öğlen saatlerinde, ‘arabulucu’ Bill Clinton'un pamuk ipliği kopmasın diye Tokyo'daki G - 8 zirvesini yüzüstü bırakıp acilen ABD'ye dönmesine rağmen Ehud Barak ve Yaser Arafat'ın on güç gündür Camp David'de aralıksız sürdürdüğü müzakerelerden bir ‘mucize’ haberi gelmemişti.

Sızan dedikodu, İsrail'in 1967'de işgal; 1980'de ‘ebedi ve bölünmez’ başkent sıfatıyla ilhak ettiği Kudüs için Washington'un Kalandiye, Şuafat, İseviye ve Şeyh Cerah kamp ve mahallelerinin FKÖ kontroluna verilmesi ve sivil uygulamada Filistin otoritesinin geçerli olması kaydıyla doğudaki Arap kesimini Musevi denetimine bırakmayı öngören ve surlar içindeki Eski Kent'in statüsünü şimdilik askıya alan bir formül önerdiği yönündeydi...

Benimsenir mi, benimsenmez mi ? Eh, peygamberler şehrine ilişkin bu soruyu cevaplamak için peygamber kerametine sahip olmak gerekiyor ki, o da bende yok.

Oysa şu kesin, ‘ebediliği’ni bilmem ama, ülke kamuoyunu manipüle eden Yahudi mürtecilerden çekinecek bir Ehud Barak Kudüs'ün ‘bölünmez başkent’ liğinde tavizsiz davranırsa, Camp David'de başarı sağlanamaz. Mümkün değildir.

Çünkü, zaten Hamas ve Hizbullah'ın ‘hain’ suçlaması altında manevra marjı daha da sınırlanan Arafat, Filistinliler için de en az İsrailliler kadar önem taşıyan Kudüs'ten vazgeçemez. Kubbetü's Sahra'sız bir devlete fit olamaz.

Dolayısıyla, Barak'ın içerideki şirretliğe aldırmayarak, ‘Yeruşalim’in uluslarası camianın tanıdığı birleşik başkent olduğu fikri bir efsanedir ve bu efsaneye inananlar hayalle avunuyor' demek cesaretini gösteren Adalet Bakanı Yossi Beilin'in sesine kulak vermesi gerekmektedir. Barışın umudu buradadır.

Eğer Kudüs'e nihayet ‘şifalı cennet çiğinin yağması’ ve onun evlatlarının ‘tavuğun kanatları altındaki gibi toplanması’ isteniyorsa, üç semavi dinin mensupları ‘selamet müjdecisi’ şehri artık dünyevi selamete kavuşturmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları