Etnik parti, yurttaş ülke

DTP etnik kimlikli bir parti midir?

Evet, öyledir!

İstediği kadar bütün Türkiye’yi kucakladığını söylesin; daha doğrusu, mevcut yasal zorunluluktan dolayı söylemek zorunda kalsın, bu siyasi yapı bir "Kürt aidiyeti" kurumudur.

Bunu "açıklamak" (!) da Bursa’daki Sağır Sultan’ın bildiği bir malûmu ilán etmektir.

***

ANCAK, sanılmasın ki yukarıdaki saptamayı yapmak ihtiyacını hissetmem, söz konusu kurumun o Kürt kimliğine karşı duyduğum rahatsızlıktan kaynaklandı. Tam tersine!

Evet tam tersine, zira ilkin, DTP’nin yasal varlığı Türkiye demokrasisini pekiştiriyor.

Sonra da, onun bir "etnik aidiyet sözcüsü" olarak legal siyaset arenasında yer alabilmesi, Kürt sorununun çözümü açısından bir şans ve fırsat oluşturuyor.

Kırdığı potlar ve sergilediği acemilikler ise bu iki temel gerçeği değiştirmiyor.

***

ÖYLE
, çünkü her şeyden önce, etnisite üzerine inşa edilmiş kurumların mevcudiyetine yasal zemin sunmak, evrensel demokrasilerin olmazsa olmaz şartıdır.

Zira, onu yıkmak hariç, madem ki aynı demokrasi her türlü fikre ve akıma açıktır, bu takdirde, kavmi temeldeki siyasi gruplaşmaların varlığını da sonsuz doğal karşılamak gerekir.

Nasıl ki köylü, işçi, esnaf veya çevre partilerinin belirli bir zümre yahut duyarlılık etrafında politika forumunda yer almasını sonsuz normal karşılıyoruz, herhangi bir etnik ya da kültürel eksenin siyasi organizmaya dönüşmesi de aynı ölçüde normaldir.

***

NORMALDİR ve nitekim, hadi 2. Savaş öncesindeki ender demokrasilerden birisi olan Çekoslavakya’nın Südet Almanları partisine kadar çıkmayayım ama, bugüne ne demeli?

Britanya’da İskoç ve Gal; İspanya’da Katalan, Bask ve Galiç; Belçika’da Flaman ve Valon; Romanya’da Macar; Finlandiya’da İsveç, háttá su katılmamış İtalya ve Hollanda’da bile "Padan" (!) ve Friz farklılıklarını temsil eden siyasi kurumlar ibadullah değil mi?

Bunların hepsi de bir "etnik kimlik" adına ülke siyasetinde yer almıyorlar mı ?

Kaldı ki o kadar uzağa ne hacet, "Hak ve Özgürlük Hareketi" çatısı altında meclise girmiş olan Türkler ve Pomaklar, komşu Bulgaristan’da bakanla temsil edilmiyorlar mı?

Bu takdirde, evrensel demokrasinin ilke ve işleyişi açısından durum böyleyken, DTP’nin de bir "Kürt kimliği" partisi olarak ortaya çıkmasında yadırganacak hiçbir şey yoktur.

***

ÖTE yandan, söz konusu partinin yasallığı ister istemez illegaliteyi aşındırmaktadır.

Başka bir deyişle, subap ve aracı işlevi görerek "ehlileşme" kanalları açmaktadır.

Böyle bir olgu ise Kürt sorununun çözümü açısından hem şans, hem de fırsattır.

Çünkü, geçmişteki inkárcılığımız göz önüne alındığı takdirde, tabii ki etnik temsiliyet hakkı en başta, "dağdakiler"i (!) ovaya indirebilecek olan her şey o çözüme hizmet eder.

Zira, böyle bir hak yurttaş bilincini pekiştirir. Perçinler. Azamiyetçi pabucu dama atar.

Yani, "nefes boruları" açıldığı oranda, doğacak ferahlama, ebedi bir "astım krizi"ne kocakarı ilacı dağıtan PKK’nın reçetesini hükümsüzleştirir. Giderek de eczanesini iflas ettirir.

Nitelim, Kuzey İrlanda’daki "IRA-Sinn Fein" ilişkisine karşı Londra’nın ve İspanya ’daki "ETA-Batasuna" irtibatına karşı da Madrid’in aynı yaklaşımı aynı sonucu sağlamıştır.

Artı, illegallerinden farklı olarak, etnik kimlikli yasal kurumlar "muhatap" misyonu üstlenebildikleri içindir ki, yukarıdaki "subap" ve "aracı" işlevleri daha da çok önem kazanır.

Bu takdirde, evet, DTP veya bir başkası Kürtleri temsil ettiğini dobra dobra söyleyecek anayasal ortama kavuştuğu ölçüde hem o parti gerçekten bütün Türkiye’yi; hem de bilhassa, Türkiye bütün Kürt yurtaşlarını bizzat "Kürt kimliği"yle kucaklamış olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları