Paylaş
Hele hele aynı Erdoğan’ın hemen ertesi gün, bu tehdidi eleştirmiş olanlara inanılmaz bir hiddetle ve üstelik o eleştirileri açıkça tahrif ederek veryansın etmesi daha da iyi oldu.
ÖYLE, zira dikkat ettiyseniz bu satırlar yazarı da dâhil yukarıdaki gayrı ahlâki ve gayrı insani şantaja daha ilk andan itibaren karşı çıkanları “liberal” denilen kesim oluşturdu.
Hani şu gradoları tutmadığı için ancak küfürden medet uman “statüko zaptiyeleri”nin “liboş”, “yandaş”, “yalaka” diye tanımladığı; artı, “AKP yardakçısı” diye çamur attığı özgürlükçü demokratlar var ya, Başbakan’a derhal kazan kaldıranlar işte onlar oldular.
Oysa aynı “statüko zaptiyeleri” ya sustular, ya da açıkça Erdoğan’ı desteklediler.
Zaten medya patronlarına yaptığı “muhalifleri kovun” çağrışımından sonra iktidar liderini tahammülsüzlükle eleştiren bildirinin insiyatifini de yine aynı “liberaller” almıştı.
* * *
DOĞALDIR, çünkü aynı özgürlükçü demokratlar kimseyle kontrat imzalamamıştır!
Onların yegâne kıstası ve hedefi evrensel anlamdaki “sivil demokrasi”dir!
Kıstasa uygun davranan her hangi bir partiyi, kurumu veya siyasetçiyi, o davranış yelpazesi ve o hedef doğrultusu ölçeğinde desteklerler. Destekleyeceklerdir de!
Ancak yörüngeden uzaklaştığı oranda da eleştirirler. Eleştireceklerdir de!
Ve, şimdiki aşamada yukarıdaki “sivil demokrasi”ye göreceli olarak en yakın duran kurumu AK Parti oluşturduğu içindir ki, “liberaller”in de ona karşı olan tutumu, amiyane bir tabirle formülleştirirsek, “doğruya destek, eğriye köstek” şeklindedir ve öyle kalacaktır.
Zira özgürlükçü demokratlar açısından sadece ve sadece ilkeler geçerlilik taşır.
* * *
NİTEKİM işte bu ilkesellikten ötürüdür ki hükümetin “Ergenekon” çetesinin ve darbeci generallerin üzerine gitmesi; hayatiyet arzeden Kürt sorununda açılım başlatması veya gayr-ı Müslimlere karşı nispeten daha hoşgörülü davranması, söz konusu özgürlükçü demokratlar tarafından canla başla desteklenmiştir.
Desteklenmektedir. Desteklenecektir de!
Fakat söz konusu destek asla bir “açık çek” değildir! Bir “biat” sözleşmemiz yoktur!
Dolayısıyla, aynı “Ergenekon”daki usul hukuku ve kişi mahremiyeti ihlâlleriyle uzlaşmak; aynı açılımdaki içerik boşluğunu kabullenmek; aynı hoşgörüdeki tablonun “kaçak Ermenileri kovarız” şantajıyla karartılmasını onaylamak, ihtimal kategorisine bile girmez.
Buralarda susmak yukarıdaki “sivil demokrat” ilkelere ihanet etmek anlamına gelir.
* * *
OYSA, “statüko zaptiyeleri”nin “liboş”(!), “yandaş” (!) ve “yardakçı” diye nefret kustuğu o özgürlükçü demokratların yaklaşımı en baştan beri ahlaki açıdan etik bir tutumdur.
İkirciklik ve oportünistlik yoktur. Sözümüz de, kalemimiz de, kelâmımız da dürüsttür.
Artı, yukarıdaki “doğruya destek, eğriye köstek” tavrı siyasi açıdan da pragmatiktir.
Şu bir vakıa, AK Parti “liberaller”in sahip olmadığı ve olamayacağı bir güce sahiptir.
Dolayısıyla, dümen suyuna girmeden ve onunla özdeşlemeden iktidar kurumunu mümkün mertebe “sivil demokrasi” rotasına yönlendirmeye çalışmak; ne âlâ, yaklaştığı ölçüde desteklemek, ne yazık, uzaklaştığı ölçüde de eleştirmek, “realpolitik” bir yaklaşımdır.
Üstelik aynı parti farklı dinamiklerden oluştuğu ve aynı kişilikler dahi farklı söylemlerde evrildiği için, böylesine pragmatik yaklaşımın başarı şansı yabana atılamaz.
Her halükarda da sivilleşmede edinilen mevziler artık kazanç hanemizden silinemez.
O halde Başbakan istediği kadar “liberaller”e ateş püskürsün, özgürlükçü demokratlar kendisi de dâhil, iktidarın “doğrusuna destek, yanlışına köstek” tavrını sürdüreceklerdir.
Paylaş