Derin Dink

HAYIR, geçen yıl bugün Hrant Dink’i "derin devlet" katletmedi. Böyle bir şey olmadı.

Bir yıl önce bugün, canım ciğerim Hrant Dink’i "derin i-d-e-o-l-o-j-i" katletti. Ve hiç şüphesiz ki, bu ikincisi birincisinden sonsuz defa daha büyük tehlike arz ediyor.

Sonsuz defa daha büyük sorumluluk taşıyor ve de sonsuz defa büyük cürüm işliyor.

Burada şunu söylemek istiyorum.

* * *

KAHPE cinayetin arkasında, devlet dediğimiz o genel aygıtın bünyesinde yer ve onun hiyerarşik kademelerinden talimat alan bürokratik - militarist bir yapı yoktu. Asla da olmadı

Faillerin kendi aralarında "çete"
kurduğu varsayımı yukarıdaki gerçeği değiştirmez.

Bunlardan bazılarının "resmi çevreler"le dirsek teması kurmuş olması da değiştirmez.

Nitekim, daha ahparik Hrant’ın cesedi soğumadan ortaya çıkan bütün ipuçları ispatladı ki, ortada herhangi bir gizli "derin devlet" falan değil, apaçık bir "derin ideoloji" vardır

Aksini iddia etmek, "laik ulusalcı - dinci ulusalcı" koalisyonunun zaten hiç durmadan ürettiği "komplo teorileri"ni bir zihin sistematiği olarak benimsemek anlamına gelir.

Zahiren ona zıt gözüken ama aslında aynı irrasyonaliteyi paylaşan bir şema yansıtır.

Her şeye kadir bir "meçhul el"in varlığına inanmak olur ki, mantiki akılda yeri yoktur.

Artı, geçen yıl bugün Dink’e sıkılan kalleş merminin kovanında devlet kumpası keşfetmek, istemeyerek dahi olsa, "az-met-ti-ri-ci"nin suçunu hafifletmek anlamına gelir.

Oysa, söz konusu azmettirici ise yukarıdaki "derin ideoloji"nin tá kendisidir!

* * *

"DERİN ideoloji" derken epey eskilere uzanıyorum. İmparatorluğun ulus - devlete geçiş sancılarıyla başlayan ve farklılıklar taşısa dahi, 2. Abdülhamid - Meşrutiyet - Cumhuriyet sürecinde özü aynı kalmış olan "ötekinden arınmak" dürtüsünü ve iradeciliğini kastediyorum.

Ve burada inkár eden çarpılır, işte o "öteki"ni "ben"den ayıran ana unsur hep din oldu.

Laik veya seküler söylem kullanıyor olmak gerçeği değiştirmez. Çünkü "Türkleşmek" projesi aynı zamanda "İslamlaşmak" tasavvurunu barındırdı. Daima onun üzerinde yükseldi.

Tabii burada "İslamlaşmak" derken imáni değil, coğrafi ve beşeri bir fiili kastediyorum.

Nitekim, ne Hamidiye alayları, ne 1915 Tehcir’i, ne de 1923 Mübadele’si tesadüfidir.

Bunların her biri, gayrı müslimlerin mümkün mertebe tasfiyesini hedeflemiştir.

Nitekim, Anadolu ve Trakya Müslüman olan fakat etnik Türk olmayan Kürt, Láz, Çerkes, Pomak vs. ile "Türkleştirilmiştir" ama; "öteki" addedilmeleri yalnız ve yalnız farklı din aidiyetinden kaynaklanan Rumlar, Ermeniler, Karamanlılar, Bulgarlar aynı süreçten dışlanmıştır.

Yani, tábir caizse, Türk milliyetçiliğinin hamurunu "dini milliyetçilik" de yoğurmuştur.

Hrant Dink cinayetinden sorumlu olan "derin ideoloji"nin kökeni de işte buradadır.

* * *

ÖYLE ve bakın, hem Dink’in kátil ve azmettiricileri; hem de İsevi ve Musevilere yapılan diğer saldırı failleri, siyasi İslam anlamında değil, milli anlamda "dini" kıstas kullanıyorlar.

Artı, o Dink’i ve Patrikhane’yi hedef göstermekten, misyoner ve dönmeleri teşhir etmeye, laik geçinen "ulusalcı"lar dahi kendi bilinçaltlı "öteki"lerini yine dini eksende belirliyorlar.

Ve, gayrı müslim hüviyetlerindeki gizli şifreden, onların sivil ve askeri bürokrasiden dışlanmasına; yahut, öğrencilere kanla bayrak çizdirtilmesine, örnekleri sayısızlaştırabiliriz.

O halde de diyebiliriz ki, "derin ideoloji" derin devletten çok, çok daha "derindedir"!

İkincinin onunla donanmış olması bir yana, ortada dehşet bir toplumsal şartlanma vardır.

Dolayısıyla da, bugün saat 14’ten itibaren cinayet mahallinde anacağımız Hrant Dink’i organik bir "derin devlet" değil, laik-teolojik karması bir "derin ideoloji" öldürmüştür.

Failleri cezalandırmanın; daha doğrusu, faillerin nedámet getireceği ortamı yaratmanın tek yöntemi ise o ideolojinin s-ı-ğ-l-ı-ğ-ı-n-ı teşhir ve insanları buna ikna etmekten geçmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları