Paylaş
Çünkü “Aforizmalar”ı ve “Kırıntılar”ı miras bırakmış olan Efesli hemşerimiz bu veciz ifadeyle diyalektiğin, yani değişimci dinamiğinin özünü tanımlamıştır.
Hiçbir şey sabit değildir! O her şey daima akar ve o her şey daima zıddına dönüşür!
Zaten bundan dolayı da Heraklitos’un öncülük ettiği ekole “seyyaliyetçilik” denilir.
ÖTE yandan, kuramını İtalya’daki Foça kolonisi Velia’da geliştirmiş olsa dahi Heraklitos’a tamamen zıt düşen diğer bir filozof, yani Zenofan da yine kadim hemşerimizdir.
Kökeni aynı Efes’in kapı komşusu Kolofon’a, şimdiki Değirmendere’ye uzanır.
Fakat gerçekten de birincisiyle zıtlaşır. Zira şakirdi Parmenis aracılığıyla biliyoruz ki üstadına göre evren de, dünya da, hayat da hiç değişmezler. Şeyler ezeli ve ebedidir.
Nitekim bu yüzden Velia öğretisine de “duraganlık” veya “sabitlik” ekolü adı verilir.
YAZIYA kasten kadim Yunan’a ait fakat her ikisi de Anadolulu filozoflarla başladım.
Çünkü biz aslında hemşerilerimiz arasında tercih yapmak durumundayız.
Bugünkü Selçuk ilçesine bağlı Efes’in Heraklitos’unu mu, yoksa yine bugünkü Değirmendere mıntıkasındaki Kolofon’un Zenofan’ını mı seçeceğiz?
Yani “aynı nehrin suyunda iki defa yıkanılmayacağı” gerçeğini kavrayarak değişimin kaçınılmazlığını artık nesnel bir vakıa olarak kabullenecek miyiz?
Yoksa her şeyin durağan kaldığına inanarak o değişimi reddetmeyi sürdürecek miyiz?
Doğrusu, statüko ideolojisinin zaptî gücünü, zihni hakimiyetini, fikri katılığını ve şartlandırma ve kendini yeniden üretme kapasitesini bildiğim için ben iyimser birisi sayılmam
Fakat buna rağmen yine de Efesli Heraklitos’un Değirmendereli Zenofon’a yavaş yavaş ağır basmaya başladığı izlenimi uyanıyor ki bunun son bir belirti örneğini vereyim.
GELECEK hafta başında şehrimiz çok önemli ve uluslararası bir forum ağırlayacak.
“Türk Gelecek Araştırmaları Vakfı”nın öncülük ettiği doruk toplantısının sırf adı bile yukarıdaki nispi iyimserliğime kuvvet şırıngalıyor: “Değişim Liderleri Zirvesi!”
Evet evet, işte o kaçınılmaz “değişim” artık Türkiye’de de liderliğe oynuyor.
Hadi, başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere yerli katılımcıları geceyim ama hiç olmazsa BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’dan İslambilimci Tarık Ramadan’a; Meksika Devlet Başkanı Vicente Fox’tan Ortodoks Metropolit Alexander’e; İsrailli analist Zivi Bar’el’den sabık ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’ye uzanan “krema beyinler”den yalnız birkaç tanesinin ismini zikredeyim, çünkü bizatihi bu girişim bir rota yansıtıyor.
ÖYLE, zira her biri bir otorite olan yukarıdaki şahsiyetleri Türkiye’de buluşturmak ve onların “değişim” olgusunu siyasi, beşeri, iktisadi ve dini boyutlarıyla uzun uzadıya ameliyat masasına yatırmasını sağlamak için inisiyatif almak dahi zaten başlı başına bir göstergedir.
Aynı Türkiye’de aynı “değişim” kavramının artık ne denli istim tuttuğunun delilidir.
Yani, son Ortadoğu gelişmelerinden yeni jeo-stratejik konumlara veya değişik inançların birliktelik perspektifinden farklı ekonomik kalkınma modelleri arayışına binbir hayati konunun gelecek Pazartesi ve Salı günleri İstanbul’a taşınması özünde şu demektir:
Efesli Heraklitos’la akan ve içinde iki defa yıkanılamayan devinim suyu önlenemiyor.
Zenofon’un Değirmendere’de kurduğu baraj bu dönüşüm dinamiğini durduramıyor.
Eh, “Değişim Liderleri Zirvesi”nin bakacağı Boğaz da zaten hep anaforlu aktığına göre, toplantıyla birlikte daha hızlı ve daha cesur kulaç atacağımız iyimserliği güçleniyor.
Paylaş