Defile muhafazakár mı?

TESADÜF, Türkiye’deki muhafazakarlaşma konusunu işlediğim salı günkü yazımla, yine aynı gün pek çok gazeteye manşet olan "İslami defile" (!) haberi birbirlerine denk geldi.

Fotoğrafları gördünüz, dolayısıyla tesettür modasının sergilendiği "Özgür Çiçekler ve Özgür Renkler" gösterisine uzun uzun değinmeden, sadece aşağıdaki soruyu soracağım:

Söz konusu defile, yukarıdaki "muhafazakárlaşma"ya bir delil oluşturuyor mu?

* * *

EN önce, soruyu sordum ama yanıtı ben de bilmiyorum. El yordamıyla arıyorum.

Yani itiraf ediyorum ki, kestirmeden bir "evet" veya "hayır" cevabı veremeyeceğim.

Daha doğrusu, "hem evet", "hem hayır" demeyi tercih edeceğim.

Zira, hayatın zaten illá "ak" ve "kara" olmayan ve esas itibariyle "gri"ye çalan ara tonlarda geziniyor olması bir yana, iş "İslami defile"ye gelince o tonlar daha da buğulanıyor.

Cevap öyle sanıldığı kadar basit değil! Slogana dönüşecek formüller de hazır değil!

Çünkü, "dindar simgeler"e rağmen podyumun hem teması, hem de estetiği "Özgür Renkler" yansıttığı içindir ki, söz konusu renkler çok sisli, çok buğulu, çok puslu gözüküyor.

Dolayısıyla da, defilede bir "muhafazakárlaşma" delili keşfetmek çetrefillleşiyor.

Zaten de bundan ötürüdür ki, ancak "hem evet, hem hayır" yanıtıyla yetiniyorum.

* * *

"EVET"in üzerinde fazla durmayacağım. Zira buna ilişkin gerekçeler kolay sıralanır.

Herkes meşrebine göre, "tüh tüh, Atatürk’ün kadını nasıl penguen kıyafetine girer" yakınmasından; giyime yansıyan her "dini dışavurumculuk"un dünyanın her yerinde ve her inancında "muhafazakárlık simgesi" addedildiği saptamasına, bir dizi argüman sayabilir.

Ve, yine nüansları saklı tutmak kaydıyla bu son tesbite esas olarak ben de katılıyorum.

O halde demektir ki, "Özgür Renkler" defilesinin genel bir "muhafazakárlaşma" içinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorusuna ilkin "evet" cevabı vermiş oluyorum.

Kabul ama madalyonun diğer yüzünü, yani "hayır" boyutunu da görmek gerekiyor.

* * *

"HAYIR", çünkü "muhafazakarlık" son tahlilde göreceli bir kavramdır.

Nitekim evet, Cumhuriyet İdeolojisi’nin "laik kadın" kıyafetiyle kıyaslanırsa, hiç şüphesiz ki "İslami defile"yi bir "muhafazakárlaşma" göstergesi addetmek gerekir.

Ancaak, yukarıdaki olgu gerçekten de tek milli ve evrensel kıstas mıdır?

Söz konusu defileyi düzenleyenlerin ve izleyenlerin bir, iki, en kabadayısı üç kuşak önceki giyim tarzları; her halükarda da, çok muhtemelen köylü, belki kasabalı ve yüzde doksan dokuz ihtimal taşralı kökenleri göz önüne alındığı takdirde, iş ániden değişmez mi?

Burada gerçek bir "muhafazakárlaşma"dan söz edebilir miyiz?

* * *

SANMIYORUM, çünkü bırakın "defile" kelimesini işitmeyi, ya yemeni şalvar, ya kara çarşaf giyinecek ve büyük olasılıkla da ailesi tarafından okula gönderilmeyecek olan kız ve kadınların, dün kapısını itmedikleri lüks otellerde bugün "Özgür Renkler" seyretmesini ve sergilemesini, "hicáp" dahi olsa, "muhafazakárlık" diye adlandırmak pek doğru kaçmaz.

Kaldı ki, o "özgür" ve o "renk" kelimelerinin bayağı bir ási çağrışım yapması; artı, sahnedeki ve koltuktaki kıyafetlerin sonsuz çirkin ve zevksiz "gariban tesettürleri"leriyle asla kıyaslanmayacak ölçüde estetikler yansıtması, aslında bir dev-rim-ci-lik değil midir?

Yani, ilk bakıştaki yanıltıcılığa rağmen defile aslında, iktisadi ve sosyal açıdan yeni oluşan bir sınıfın artık görsel açıdan da kendini ye-ni-le-mek iradesini ortaya koymuyor mu?

Ve, modern tarihe uygun biçimde, şimdi de İslami hassasiyetten bir burjuvazinin öncülük ettiği bu ih-ti-lal-ci irade, kabuk değiştiren bir din sosyolojisini haber vermiyor mu?

Fakat dediğim gibi, cevaplardan emin olmadığım için "belki" demekle yetiniyorum.
Yazarın Tüm Yazıları