Sanıyor musunuz ki şıkıdımlık, züppemtıraklık, çıtkırıldımlık falan yalnız insanlara mahsustur? İnanıyor musunuz ki bunlar sırf iki ayaklılara özgüdür? Ne münasebet! Meselá, kedilerin "siyam", beygirlerin "arap", papağanların "gri" veya horozların bilmem ne cinsleri de aslında birer "dandi" değil mi? Kimse bana burada da "proleter hayvanat" (!) nutku çekmeye kalkışmasın!
EVET evet, masum daha kundaktan beşiğe bile geçemeden öteki tarafa gidiveriyordu.
Anladınız, geçen pazar ilk "girizgáh"ını yaptığım ve anında "Dandi" diye vaftiz etmiş olduğum, o "Kral Çarls" cinsi mini minnacık köpekçiğimden söz ediyorum.
Ve burada sizlerin hemen, en azından adab-ı muaşeret kuralları gereği bir "hayrola, büyük geçmişler olsun" demeye tenezzül dahi buyurmadan, damdan düşer gibi, "Peki, neden ’Dandi’" sorusunu yapıştırdığınızı duyar gibi oluyorum.
Teessüf ederim ama madem bu konuda böylesine ısrarlı davranıyorsunuz, kendi hesabıma, merakınızı gidermekte herhangi bir sakınca görmüyorum.
*
EFENDİM şundan dolayı ki, gerçek imlásı "i" yerine "y"le yazılan ve Anglosakson kökene uzanan bu "Dandy" kelimesi, argo demesek bile, yine de mecazi çağrışımlar yapar.
Deyim, en başta gayet şıkıdım giyim kuşam biçimi olmak üzere, hafiften züppemtırak ve hafiften çıtkırıldım bir hal ve oluş tarzı sergileyen insanlar için kullanılır.
Örneğin, hemen daima gözünde monokl merceği, elinde fildişi bastonu ve sırtında İngiliz kostümüyle boy göstermiş olan ama muhtemelen de, Fransevi konuşan Lüsyen Hanım’ı Türkçe yazdığı "Cepler delik, az çok / Lákin ne zarar var ki / Delikten düşecek yok" mısralarıyla baştan çıkartmış olan fi tarihi "şair-i azám"ı Addülhak Hamid Tarhan, tamamen bu "dandi" kategorisinde yer alır.
Başka bir deyişle, "dandi"nin dışavurumculuğu "öteki" tarafından mutlak farkedilir.
İşte, velev ki parmaklarımı mukaddes suya batırıp alnına istavroz çıkartmamış olayım, ben de bütün bunlardan dolayı köpekçiğimi "Dandi" diye vaftiz ettim.
*
ÖYLE tabii, çünkü sanıyor musunuz ki şıkıdımlık, züppemtıraklık, çıtkırıldımlık falan yalnız insanlara mahsustur? İnanıyor musunuz ki bunlar sırf iki ayaklılara özgüdür?
Ne münasebet!
Meselá, kedilerin "siyam", beygirlerin "arap", papağanların "gri" veya horozların bilmem ne cinsleri de aslında birer "dandi" değil mi?
Hangi özellikler bunları diğerlerinden farklı kılıyor?
Kimse bana burada da "proleter hayvanat" (!) nutku çekmeye kalkışmasın!
Yok illá çekmekte ısrar ediyorsa da, o halde gitsin kendi davar sürüsünü safkan Kangal yerine sokak köpeğine emanet etsin ve sakın ha, ertesi sabah kurdun kapmış olduğu danaları saydığında ağlaşmasın, tabii ki hayvanlar da çeşit çeşit kategoriye girer ve giriyor.
İşte benimkisi de tamamen "dandi" çerçeveye giriyor.
*
BİR kere zaten cinsinin adı üstünde, "Kral Çarls", kuçukuçucuğumun soyunda sopunda asalet yatıyor. Damarlarında "mavi kan" dolaşıyor.
Nitekim, yüzde bin eminim ki, bırakın öyle Türk’ü mürkü, ortalama kalibredeki sıradan bir İngiliz’i Londra metro istasyonlarından birinde çevirip, "Sör, söyle bakalım, şu sizin tarihteki ’Kral Çarls’ kim" deseniz adam aval aval yüzünüze bakar!
Ama bir nebzecik akıllıysa, elleriyle düşük kulak taklidi yaparak, "hav, hav" demeye başlar.
Zira, Batmayan Güneş İmparatorluğu tarihinden ancak bir "meçhul meşhur" olarak geçip gitmiş olan bu "Kral Çarls", ardında dişe dokunur tek bir şey bırakmıştır.
O da, saray yetiştiricilerinin cins ve ırsiyet seçimiyle ürettiği ve uzun bir dönem soylular dışındaki sıradan fanilerin edinmesi yasak olmuş olan benim köpekçiğimdir!
Eh, yukarıdaki yetiştirme, Çarls Efendi tahtayken gerçekleştirildiği ve haşmetmeabın adı da yeni cinse verildiği için talihi varmış, böylelikle, başı taçlı muhterem, hiç olmazsa ismini ölümsüzleştirebildi.
Mezarında yatıp kalkıp, farklı av köpeklerini kuşaklar boyu çiftleştirerek benimkisini yaratan o yetiştiricilere dua etsin, kenarından köşesinden bile olsa bu sayede tarihe geçebildi.
*
TAMAM, büyük harfli "T"yle tarih marih de,bendeniz Francis Fukoyama gibi öyle dereyi görmeden paçayı sıvayarak "tarihin sonu"nu ilán edenlerden değilim!
Ve işte nitekim, bu defa, asla sonu gelmeyecek o "son" sayesinde bizzat ben dahi bir "Kral Çarls" köpek edinebildim.
"Dandi"ciğimi yalnız ve yalnız tarihin değişken akışına borçlu ve medyunûm.
Yoksa, damarlarından şarıl şarıl ve gürül gürül "mavi kan" akan Majesteleri İmparatorluğu aristokrasisi kim; o damarlarından en kabadayısı Vefa bozası akabilecek olan ben, Sarı Çizmeli Efendi kim?
Belli mi olur, eğer o "Kral Çarls" döneminde yaşıyor olsaydım ve tesadüfen de, malikáne bahçesinden kaçmış aynı tür bir köpekçiği evlát edinmek gafletine düşseydim, zaptiye bunu yakaladığı an, cellát baltası Buckingham Sarayı önünde götürüverirdi.
Oysa işte bugün, benim gibi soyu sopu çulsuz birisi dahi "internet"i açıp, asiller asili ve dandiler dandisi bir "Kral Çarls" edinebiliyor ki, bu defa bunun adı yine büyük "D"yle demokratikleşmedir ve de tarihin sonunun monunun gelmediğine dair somut delildir!
Fakat dediğim gibi, henüz kundaktan beşiğe geçemeden benim "Dandi"min sonunun gelmesine ramak kalmıştı ki, bunu gelecek pazara bırakıyorum.