BUSH ‘müjde’yi önceki gün Ohio’da toplanmış eski muharipler önünde verdi.ABD Başkanı, Avrupa ve Asya’da konuçlandırılmış bulunan 60 - 70 bin Amerikan askerinin önümüzdeki on yıl içinde geri çekileceğini resmen açıkladı.Kuşkusuz, epeydir beklenen kararın büyük sürpriz oluşturmadığı söylenebilir. Ancak, gelişme hem genel dünya jeo-stratejisi, hem de ülkemiz açısından hayati önem taşıdığından ve taşıyacağından üzerinde uzun uzun durmak gerekiyor.* * *İLKİN şunu vurgulayalım ki, karar seçim arifesindeki Bush yönetimi tarafından ve o seçime ‘yatırım’ maksadıyla şimdi açıklanmış olsa dahi, bir ihtimal Demokrat aday John Kerry’nin Kasım ayında koltuğuna oturması rotayı değiştirmeyecektir.Velev ki, ABD ordusunun nicelikte azaltılması, buna karşılık nitelikte seyyaliyet kazanması projesinin mimarı Cumhuriyetçi Savunma Bakanı Rumsfeld olsun?Çünkü, teorinin özü mevcut jeo-stratejik gerçeğe uygun düşüyor.Beyaz Saray kiracılığına kim gelirse gelsin, bunu kendi pratiğine yansıtacaktır. Eh, ‘Soğuk Savaş’ın bitiminden ve Sovyet İmparatorluğu’nun yıkılışından on beş yıl sonra Birleşik Amerika’nın da nihayet, geçmiş kıstaslara göre konuşlu duran kuvvetlerini yeni algılamaya uygun bir düzene sokması gayet ‘normal’ sayılmalıdır.Ama, statüko yenileyen her ‘normallik’ sisteme ‘anormallik’, dolayısıyla sislenme getirir ki, işte George W. Bush’un duyurusuyla böyle bir sise giriyoruz.Buradan itibaren, önümüzü biraz kestirebilmek için uzunca bir parantez açmak ve ABD dış politikasını yaklaşık yüz yıllık bir zaman dilimi içinde irdelemek gerekiyor.* * *EN önce, cahil-i cühela kafalarını kuma gömmüş ve küçük beyinlerini ucuzcu sloganlara teslim etmiş her boy ve her soydan ‘anti - Amerikancılar’ımızın çileden çıkacağını bile bile, şunun altını bilhassa ve bilhassa çizmek istiyorum:Esas itibariyle, ABD asla klasik bir ‘sömürgeci’ güç olmamıştır!Bir nebze Küba ve Filipinler hariç, modern Amerikan tarihinde Britanya, Fransa, İspanya veya Hollanda türü ve toprak işgaline dayalı geleneksel emperyalizm yoktur.Tam tersine, aslında Latin Amerika’yı İspanyollara karşı savunan ‘Monroe Doktrini’ dahil, ABD, Yaşlı Kıta’nın sömürgeci devletlerine karşı cephe almıştır.1. Harp nihayetindeki naif ama iyiniyetli ‘Wilson Prensipleri’nden, Beyaz Saray lideri Roosevelt’in ‘batmayan güneş imparatorluğu’nu kurtarmaya çalışan ‘kurt’ müttefik Churchill’i durdurduğu 2. Savaş yıllarına, bunun örnekleri sayısızdır.Hatta, Fransa’yla mücadele eden Vietnamlı komünist Ho Şi Minh’i 1945’te Amerikan uçağıyla Hanoy’a indirmekten, Çin lideri Çan Kay Şek’i tá 1949’a dek yine komünist Mao’yla uzlaşıya zorlamaya; yahut, ‘sol’ kimlikli Nehru’nun önder olduğu Hint bağımsızlık hareketini desteklemekten, aynı tür ‘sol’ bir Nasır’ın 1956’da Süveş Kanalı‘nı millileştirmesini onaylayıp harekata kalkışan Londra ve Paris’i misillemeyle tehdit etmeye, ABD ‘kızılımtırak’ girişimlere dahi çoğu defa sıcak bakmıştır.Bunları bilmeyenler ve bilmek istemeyenler Bush’un son kararını anlayamaz.* * *ZATEN, tarihi olgu da ‘emperyalistler arası çelişki’ şiarıyla açıklanamaz.Yaşanmış olan ve yaşanmakta olan ‘Amerikan farklılığı’, kendi bağımsızlık savaşının kollektif hafızadaki yerleşikliğinden; ilk sakinlerdeki Protestan ahlákçılığın derinliğinden ve bunları dış politikaya taşıyan ‘izolasyonizm’ ruhundan kaynaklanır.Yarın, ‘Coni’nin Yaşlı Kıtalardan çekilmesiyle doğacak yeni ‘anormalliği’, dünya için büyük tehlike yansıtan bu ‘izolasyonizm’ çerçevesinde ele alacağım.